16 Ekim 2007

Bayram hatırası. Eve dönmek üzere havaalanına yola çıkmadan önce, oğlum, yeğenim, annem Jale Sultan hazretleri, ablam ve yeni kedisi Ginger hanım. İşte gittik gidiyoruz derken, döndük de bir gün geçti bile. Genelde evde yatarak geçirilmiş bir bayram oldu. Canım arkadaşım Selma ve kızı geldiler. Bir gün halamın kızı ve yengem geldiler. Arife günü akşam yemeğe gittik ama ben pek bir şey yiyemedim tabii ilaçlı olduğum için. Bir gün de yeğen aldı bizi gezdirdi, öğlen yemek yedik, yeni bir alışveriş merkezi açılmış İstinye Park diye oraya gittik, ben pek öyle alışveriş merkezi dolaşmayı filan sevmem ama işte annem ve Deniz efendi için değişiklik oldu. Orada epey dolaştıktan sonra, ben yorulunca biraz, hadi bir yerde oturup çay içelim dedik, güzel bir pastane gibi bir yer gördüm, adı da Le Quotidien Pain midir nedir, öyle bir şey. Neyse, oturduk. Eh çay istedik, çay çorba tasıyla geldi, ben böyle şey görmedim yani. Ciddi ciddi çorba tası, hani büyük fincan olur filan ama bunu kulpu da yoktu. Neyse ortamdan yarıldım gülmekten. Acayipliğin dibine vurmuşlar. Verdikleri çay da çok kötüydü, dem çıkmıyor, zaten getirdikleri su da ılıktı. Neyse oraya gider de çay isterseniz şaşırmayınız. Hangi millet o biçimde çay içiyor ben çıkaramadım ama vardır bir bildikleri muhtemelen. Belki de İtalyan ve Japon mutfağı füzyonu filan yapmışlardır ama bunlar beni aşıyor ne yalan söyleyeyim. Bayağı bir güldük. Yeğen epey korktu, şimdi teyzem müdürü çağırır üzerine zıplar, demediğini bırakmaz diye ama çocuğa öyle bir kötülük yapmadım tabii bayram günü. Aslında sırf eğlence olsun diye yaparım bazen, hani dalga geçmek maksadıyla. Tabii iki çay, iki limonataya 25 ytl verince gülmeler yerini hafif bir hüzüne bıraktı ama artık o kadar olur dedik! Ne de olsa çorba tasıyla çay içiyorsun!
İstanbul acayip soğuktu, yağmur da yağınca titredim üşümekten resmen. Bugün tabii tişörtle filan balkonda oturunca toprağı öpesim geldi. Yaşasın güney diyorum başka da bir şey demiyorum. Taş toplamak için Ölüdeniz'e gittim bugün, mayomu yanıma almadığıma bin pişman oldum. Hoş, Britney Spears girmişti iç çamaşırlarıyla denize, bir ara ondan neyim eksik diye düşünmedim değil hani ama artık yaş icabı yapmadım öyle bir rezillik. Hava çok güzeldi, deniz pırıl pırıldı. Biraz taş topladım, sahilde oturdum. Haftaya pikniğe gitmeye karar verdik, şöyle dolmalar ve börekler olayına yazılacağız. Bu hafta da geçsin de bir şeyler yer hale geleyim bir piknik yapalım bakalım. Akşam serinledi yalnız hava, bayağı bir rüzgar var dışarıda. Ama yine tişört üstü ince bir hırka oturuyorum ki, kanım düşük olduğu için üşüyorum ben yoksa üşünecek bir hava yok.
Kemoterapim üç tane daha uzadı. Durumum şimdilik stabil görünüyor. Üç tane daha yapacaklar ve yine bir kontrol tomografisi çekecekler. Eğer istedikleri gibi bir sonuç varsa biraz daha uzatabilirler, yoksa ilacı değiştirecekler. Bakalım, dayanabildiğimiz yere kadar dayanmaya devam. Bu haftaki Tempo dergisinde haberimiz çıkmış. İki sayfa ayırmışlar bize. Görünce pek memnun oldum ne yalan söyleyeyim.
Bu arada telefonumun şarjını İstanbul'da unutmayı başarmışım.

3 Comments:

At 5:06 ÖS, Blogger zeya said...

Donuyoruz biz burada buz gibi valla. Denize girmeyi düşünmek bile tatlı bir hayal :)
Piknikleri çok severim :):) Kare masa örtüsü de alın yanınıza nedense piknik deyince aklıma ilk kare masa örtüsü gelir yemeklerden bile önce.
Öpüyorum çok
Görüşmek Üzere

 
At 1:07 ÖÖ, Anonymous Adsız said...

Ne güzel bir sevgi karesi balım benim sizi kocaman kucaklıyorum güzelim mailine cevap yazdım bak emi şeker

 
At 11:34 ÖÖ, Blogger berfin said...

arkadaşım seni gördüğüme sevindim valla.geçmiş bayramın kutlu olsun.sevdiklerinle nice bayramlara.yine çok güzel gülmüşsün

 

Yorum Gönder

<< Home


View My Stats