28 Nisan 2006


1980, iki sürgün aynı sırada buluştuk o yıl.
Sudan çıkmış balıklar gibiydik, yabancıydık, yabaniydik, yalnızdık. Birbirimizi bulduk, birbirimize sarıldık, birbirimizle zenginleştik. Cebimizde biraz paramız varsa, vapura biner, Kavaklar'a giderdik, birer tane midye yediğimizde sevinirdik, dünyanın en güzel yemeğini yemiş gibi doyardı karnımız. Ne çok yürürdük, ne çok konuşurduk, bazen de hiç konuşmaz öyle dururduk yanyana... Sabahları evden formayla çıkar, okulun yanındaki caminin tuvaletinde blucinleri çeker, sahile kaçardık. Çayla, onu da bulamazsak suyla sarhoş olur, zincirleme sigara içerdik. Sonra mektuplar yazdık birbirimize, her gün beklerdim senden gelecek olan mektubu. Gelmediği gün, üzülürdüm, bir şey oldu sanırdım. Defalarca okurdum, okurdum, bir sigara yakar tekrar okurdum. Ne çok güç verdi o mektuplar bana, hayata ve her şeye dayanmamı ne çok sağladı. Biliyor musun hayatımın ilk ve son şiirini senin için yazmıştım, duruyor bende hala, bak onu saklamayı başarmışım... Sırf İstanbul'a senin yanına gelebilmek için üniversiteyi kazandım, kazanmak için hiçbir imkanım yokken üstelik.
25 yıl sonra bir gün sana yazdığım mektuplarla geldin yanıma, bunca yıl saklamışsın onları. Bense hiçbir şeyi saklamadığım gibi senin mektuplarını da saklamadım. Evet, bir eşeğim ben, ama hiç unutmadım onları. Zarfın üzerinde "dostun" diye yazardı, hatta bir gün postacı "dostundan mektup var" demişti de, annem kızmıştı.
Ve biliyor musun, ilk buluştuğumuzda, sanki aradan onca yıl geçmemiş gibiydi, sanki daha iki gün önce beraberdik de, o gün tekrar buluşmuşuz gibiydi, sanki çoluklu çocuklu koca kadınlar değildik de, 18 yaşındaydık...
Canım arkadaşım, can yoldaşım, bu kanser seni bana tekrar kazandırdıysa hoş geldi safa geldi, sen hoş geldin safalar getirdin dostum. Seni seviyorum, ilk günkü gibi...

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home


View My Stats