01 Aralık 2006

Kafayı kırmadan eve döndüm! Home sweet home yani. İstanbul çok fenaydı, soğuk, gri, puslu. Arkadaşlarımı görmenin dışında bir çekiciliği yok artık o şehrin gözümde. Doktordan sonra, uzun zamandır görmediğim kuzenimle buluşup gezdik, yemek yedik, akşam da başka arkadaşlarımla buluşup bir-iki bira içip sohbet ettik. Bugünse bir felaketti, o sersem Papa yüzünden bütün yolları kapatmışlar, canım arkadaşım Selma'yla öğle yemeği yedikten sonra, havaalanına gitmek için önce Kadıköy, sonra Bakırköy yapmak zorunda kaldım. Neyse ki deniz otobüslerini ben bindikten sonra iptal etmişler! Kadıköy'den kendime bir sürü takı malzemesi (boncuk değil de alet edevat) ve boya aldım. Tahtakaleye gitme planlarım akim kaldı tabii, yine bu Nazi eskisi Papa yüzünden. Kadıköy'den Altıyola doğru yürürken, bir ara sanki Kalamış'taki eve gidiyormuş gibi hissettim kendimi ama kalabalıktan öyle bir yorulmuşum ki, kendimi taksiye dar attım, tabii dar atmaya çalıştığım dördüncü taksiye binebildim o ayrı. Millette, izan kalmamış artık birader! Havaalanı da öyle kalabalıktı ki, yine bir tekerlekli iskemle istedim valla, rahat oluyor, uçağa kadar mis gibi gidiyorsun. Dalaman'dan istemedim, şımarıklığın alemi yok bir yerde. Havaş otobüsüne bindim geldim eve.
Neyse, bu defa da yırttık bakalım. Yeni bir kanser şüphesine kadar rahatız! Yorulmuşum, erken uyuyayım bu gece. Yarın Deniz beyin dersanesine gidip, "Ne olacak bu oğlanın hali!" demem gerekiyor...

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home


View My Stats