21 Ekim 2007


Dün Fethiye ÖDP ve KESK olarak Telekom grevi ziyaretine gittik. Oturduk, çay içtik, grevci arkadaşlarla sohbet ettik.

Hannibal'ı okudum dün gece. Pek sofistike yamyam Dr. Hannibal Lecter'in maceraları. Adamın yediği tiplere baktığın zaman hak vermemek pek elde değil yalnız. Zaten insan yeme fikri bana çok da ters gelmez. Tutup insan yiyeceğimden değil, yanlış anlamayınız, yani bunca şeyi midesine indirebilen insan kendi hemcinsini de yiyebilir bir şekilde diye düşündüğümden. Zaten yenirmiş eskiden, sonradan tabu olmuş bu. Şimdilerde, etraf böyle koyundu, inekti doluyken insan yemenin de bir manası yok tabii. Ancak, tamamen aç kalınırsa ne yapılır bak onu bilemem. Bir film seyretmiştim. Gerçek bir olaydan hareketle yapmışlardı, kitabı da vardı yanılmıyorsam. Bir uçak kazasında, sağ kurtulan, ancak kış ortasında bir dağın tepesinde mahsur kalan kazazedeler, ölüleri yiyerek açlıktan kurtulmuşlardı. Oluyor böyle şeyler. Bizim Hannibal da savaş sırasında aç kalan askerlerin yedikleri kız kardeşinin intikamını alıyor yamyamlık ederek. Yalnız bu askerlerin başka seçenekleri de olabilir tabii. İşin kolayına kaçıyorlar çocukları yiyerek. Neyse bu kadar yamyam muhabbeti yeter.

Canım çok sıkkın. Bir sürü şehit ve ölü haberi geliyor son günlerde. Bu konuyla ilgili olarak ÖDP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Ufuk Uras'ın sınır ötesi harekatla ilgili olarak mecliste yaptığı konuşmayı koyuyorum buraya. Benim başka bir şey yazmama gerek yok. Bu metnin altına imzamı atarım.

"AKP Hükümeti Kuzey Irak‘a sınır ötesi operasyon yapılması ile ilgili tezkereyi Meclis‘e getiriyor. Bu tezkereye ‘kınından çıkan bıçağı sonuna kadar saplamaya‘ hevesli CHP ile Meclis‘te ‘bölücü keşfine çıkmış‘ olan MHP destek veriyor.
Siyasi partiler şiddet ve çatışma kültürüne hizmet etmemelidir. Ancak tezkere tartışmaları sırasında toplumda gerginlikleri arttırıcı bir dil kullanan siyasi partiler, farkında olarak ya da olmadan toplum içi çatışma ortamını geliştiriyor. Söylenen her kışkırtıcı söz, toplumda şiddete eğilimi olanlarda ‘saldırma meşruiyeti‘ yaratıyor. Eline silahı kapanın oraya buraya ateş ettiği bir ortam, hiç kimse için arzulanır değildir ve olmamalıdır.
Biz bu tezkereye karşıyız. Çünkü diplomasi yapmak için askeri yöntemlere ihtiyaç duymak yanlıştır. Türkiye‘nin ve Ortadoğu‘nun bugünkü ortamında, Kuzey Irak‘a müdahale için tezkere çıkartmak, sonu belirsiz bir maceraya atılmak demektir.
Biz bu tezkereye karşıyız. Çünkü bölgemizin ve ülkemizin daha çok şiddete değil, barışa ihtiyacı vardır.
Biz bu tezkereye karşıyız. Çünkü, Türkiye‘nin Kuzey Irak‘a girmesi, bölgemizde ABD‘nin yarattığı savaş bataklığına bile bile saplanmak demektir. Üstüne, Kuzey Irak‘taki Kürt toplumu ile çatışma içine girmek demektir.
Biz bu tezkereye karşıyız. Çünkü sınır ötesi bir operasyon, daha fazla ölüm, daha fazla acı, daha çok kan akması demektir.
Son 23 yılda 24 sınır ötesi harekat yapılmış, ama sorun bir türlü çözülememiştir. Şu çok açık ki, Kürt sorununun çözümü ve toplumda barışın tesisi için atılması gereken adımlar ülkemizin içindedir, dışında değil. Sorunun sadece bir güvenlik meselesi olarak algılanması nedeniyle, yıllardır yapılanların çözüm yönünde kalıcı ve olumlu bir etkisi olmamıştır.
Bugün soğukkanlı bir şekilde demokratik bir çözüm için çaba sarf etmeli, bunun için soruna siyasetle çözüm aramalıyız. Çözümsüzlük ve kutuplaşmayı arttıracak terör eylemlerine ve şiddet adımlarına değil, barışçıl yöntemlere ve sosyal önlemlere ihtiyaç vardır.
PKK SİLAH BIRAKMALIDIR
PKK silahlı saldırılarla, mayınlarla, bombalarla Kürt sorununun barışçıl çözümünü imkansız hale getiriyor.
Türkiye‘nin içinden geçtiği süreçte, bölge halkının kendi temsilcilerini çözümün bir parçası olmaları için Meclis‘e gönderdiği koşullarda, silahlı mücadelenin ve şiddetin tırmandırılmasının hiçbir haklı ve meşru gerekçesi yoktur.
Bu tehlikeli bir oyundur. Patlayan her mayın, her bomba, PKK‘nın aldığı her can, şovenizmin, düşmanlığın, ırkçı bir gelişmenin tohumlarını atıyor, ateşin bütün ülkeye yayılmasına yol açıyor. Bu körüklenen ateş, hem Kürt yurttaşların hem de tüm toplumun acı çekmesine kaynaklık edecektir.Meşru ve savunulur yanı olmayan eylemleri sürdürmek bir kışkırtmadır ve bu kışkırtmanın dramatik sonuçları yaşanmaya başlamıştır. Üstelik demokratik yollarla Meclis‘e seçilmiş olan DTP‘li vekiller için de son derece olumsuz koşullar oluşmaya başlamıştır.
DTP‘li vekiller üzerindeki baskılara ve dışlama çabalarına son verilmelidir. Bu Meclis toplumdaki farklı fikirlere ve eğilimlere tahammül edemeyecekse, toplumda bu tahammülsüzlüğün sonuçları çok daha ağır olur.
Bugün ülkenin iç koşulları, demokrasinin ulaşmış olduğu düzey PKK‘nın silahlı bir mücadele yürütmesini de devletin kontrgerilla taktiklerine başvurmasını da gerektirmiyor.PKK derhal silah bırakmalı, saldırılarına son vermelidir. Devlet ve hükümet ise sorunun barışçıl zeminde çözülmesi için acil bir tavır göstermelidir.
BARIŞA ÇAĞIRIYORUZ...
Bu ülkede savaş davulları çalarak, milliyetçi duyguları kabartarak politika yapmak kolaydır ve bundan çok hoşlanan vardır. Duygu sömürüsü yaparak farklı düşünenleri sindirmek, vatan hainliği ile damgalamak en kolay yoldur. Ama bu yol çıkmazdır.
Biz bu tezkereyi ülkemizin çıkarlarına aykırı buluyoruz. Böyle dönemlerde soğukkanlı ve akla dayalı düşünceleri dışlayanlar kazandıklarını zannederler. Ancak bu hazin oyun Türkiye‘ye hep pahalıya patlamıştır ve bir kez daha bunun eşiğindeyiz.
Türkiye‘nin farklı kültürlerden oluşan dokusunu paramparça ederek bu topraklarda demokrasinin ve barışın canına okumak isteyenler çok tehlikeli bir yönelime girmiştir.
Türkiye‘de demokrasiden, barıştan, eşit koşullarda bir arada yaşamaktan ve adaletten yana olan herkesi; meslek örgütlerini, sendikaları, aydınları, yurttaş girişimlerini, demokratik dernekleri ve kuruluşları tezkereye ve uygulanmasına karşı tutum almaya, toplumda barışa ve demokrasiye sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Şimdi güçlerimizi birleştirme ve toplumdaki çatışma ve şiddet eğilimleri karşısında aklı selimi savunma günüdür. Bu tezkere, Türkiye toplumunu demokratikleştirmeyecektir, barışı sağlamayacaktır, anaların ağlamasını sona erdiremeyecektir."

UFUK URAS

ÖDP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili

4 Comments:

At 9:04 ÖÖ, Blogger evinkedisi said...

Ben de altına imzamı atarım. Nokta! Söylenecek ve eklenecek bir şey bulamıyorum. İnsanların savaş çığırtkanlığı yapmasından, tv ve gazetelerin ölenleri dönüp dönüp ağlayan annelerle beraber malzeme olarak kullanmasından gınalar geldi artık. Milliyetçilik nedir? İnsanların " Benden farklısın!" dediği ve hissettirdiği ortamlar mı? Bu yazıyı ben de kendi bloğuma taşıyorum izninle Devin, bir de yazdığım gruba...Teşekkürler :)

 
At 12:25 ÖS, Blogger devin said...

Kedicim,
İzin senin ne demek, böyle barış çağrıları ne kadar çok yerde yayınlanırsa o kadar iyi. Hani bir şarkı var "Kimse barıştan söz etmiyor" diye, yok işte bak barıştan söz edenler de var bu ülkede.
Ben teşekkür ederim asıl.
Devin

 
At 1:22 ÖS, Blogger berfin said...

Gerçekten sana hayran olmamak elde değil.herşeyle uğraşman haksızlıkların önünde durup,insanlara destek verişin. ben çok farklı duygulara kapılıyorum bloguna geldiğimde ama iyi yönde.Saygı ve sevgiyle selamlıyorum seni.

 
At 10:15 ÖS, Blogger devin said...

Berfincim,

Elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Güzel sözlerin için teşekkürler.

 

Yorum Gönder

<< Home


View My Stats