10 Ocak 2007

Fethiye'den dağ manzaraları serisi devam ediyor. Evin sahil tarafındaki girişinden görülen Babadağ ve Mendos. İki dağ da çok güzel ama ben Mendos'u her zaman biraz daha fazla sevmişimdir. Bugün en nihayet evden çıkıp okula gidebildim. Deniz bey'in resim dersi ödevi için bir tahta kutu boyamaya başladım. Çocuklara tek çizgi öğretmeden ödev veriyorlar, üstüne bir de kırık not atıyorlar. Hani dese ki "Çocuklar, eğri de olsa doğru da olsa, kötü de olsa, iyi de olsa siz yapın getirin, 60'tan aşağı not vermeyeceğim", o da yok, iş başa düşüyor haliyle. Çocuğun zaten ödev mödev yapacak vakti de kalmadı. Yarından itibaren her çarşamba günü dersanede etüt başlıyor. Hafta içi bir gün matematik dersi, cumartesi dersane, pazar hem fen dersi hem dersane. Bakalım geçen ödevden 90 aldım, bu kutudan 100 vermezse gidip kavga edeceğim artık öğretmenle! Okul çıkışı Deniz geldi yanıma, ona Sultan Pastanesi'nde bir tatlı ısmarladım, ben de bir çay içtim oturdum. Beraber yürüdük biraz, 1 milyoncu mağazaya baktık, yeni bardaklar gelmiş 6 tanesi 3 lira, onlardan aldım, eskileri hatırlattı bana nedense bardakların deseni, çok hoşuma gitti.
Gittigidiyor'dan ilk satışımı gerçekleştirmiş durumdayım. Kendimi tebrik ediyorum. Şu takıların gündüz gözüyle fotoğraflarını çekmeyi başardığım gün, takıları da koyacağım satışa. Neyse akmasa damlar işte. İstanbul'da bir yayınevinde çalışan bir arkadaşıma da redaksiyon göndermesini rica ettim. Az para veriyorlar dedi ama İstanbul'daki az para burada pazar parasını öder haliyle. Kitap okuyup para kazanmadım hiç bari bundan sonra öyle yapayım valla, sağolsun elime gelince göndericem dedi, gönderir de.
Sabah beri aklıma "Leylaklar dökülür, güller ağlasın" şarkısı takıldı. Sözlerini aradım lakin bulamadım. Şu kış bitsin artık yahu. Her tarafım ağrıyor, döküm döküm dökülüyorum. Sürekli ağrım olunca da moralim bozuluyor, sinirim kalkıyor. E insan durmadan ağrı kesici de içemiyor haliyle, onun da bir sınırı var. Ne lanet yermiş şu bel kemikleri, vücudun her tarafına vuruyor ağrısı, yok dizlerime, yok bacaklarıma, yok sırtıma derken, ağrımadık yerim kalmıyor. Neyse buna da şükür diyoruz ve bu konuyu burada kapatıyoruz.
Gayet rezil bir şekilde tek satır kitap okumuyorum. Bugün film de seyretmedim. Lost'u ve Criminal Minds'ı seyrettim. Lost'tan da sıkım sıkım sıkıldım ama seyrediyorum işte. Şu "Diğerleri"nin ne ayak olduğunu anlamadık gitti yani. Joshua Lee Holloway nam-ı diğer Sawyer kişisinin yüzü suyu hürmetine seyrediyorum valla. Ben normalde sarışınlardan pek hazzetmesem de bu fena yakışıklı bir şey, People dergisi tarafından dünyanın en güzel 50 insanı arasında sayılmış ki, çok haklı People dergisi bana kalırsa. Criminal Minds'ın da 3. sezonu başlayacak en nihayetinde, gayet heyecanlı bir yerde kaldık çünkü. Televizyon oldu hayatımız yahu!

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home


View My Stats