11 Ocak 2007

Sofradaki yemeği beğenmeyen (beğenilecek gibi de değildi, haklı çocuk) Deniz bey için yaptığım donutlar. Ben zor bir şey sanıyordum, meğerse kolaymış. Bizim lokmanın amerikancası denilebilir kısaca. Şunları top top kızartıp şerbete atsan al sana lokma. Biraz hazırlıksızdım, aslında üstüne vanilyalı, çikolatalı filan sos yapılabilir, evde az bir çikolata kalmış onu eritip sürdüm. Neyse yedi işte, sabah kahvaltı için de kaldı biraz. Böyle durumlarda aklıma hep o sersem Erol geliyor. Aman aman ne büyük olay olurdu, Deniz yemeği beğenmeyecek de ben kalkacağım da donut yapacağım. Of of... Çocuğun yatacak yeri kalmazdı muhtemelen. Bazı insanların çocukken acı çekilmesi gerektiğine dair olan inaçları beni öldürüyor hakkaten de. Deniz büyüdüğünde, sofradaki yemeği değil beğenmemek, yemek bulduğuna şükrettiği günler olacak -olmaz inşallah tabii- muhtemelen, e o zaman ne olacak "Ah ulan ah" diyecek, "Annem olsaydı donut yapardı lan" bu kötü mü? Hayır değil! Çorba üstü makarna yenilen öğrenci evlerinde beni gayet iyi anacak işte fena mı? Neyse bu kadar felsefe yeter.
Kolum yine davul gibi şişti. Bundan çıkan sonuç: Dantel örmemek lazım. İyi de çok canım sıkılıyor, öyle el el üstünde oturamıyorum ki.
Gidesim var gidesim var da... Geçen gün konuşuyorduk öyle, "Yahu" dedim, "Uganda'ya mı gitsem napsam", "Üç hafta sonra dönmen lazım" dediler, unutuyorum tabii arada bu kanser meselesini. Belki de yaşamamı kanser olduğumu unutmama borçluyum, belki de hafızam zayıf ya ona borçluyum. Eğer hücrelerimin de hafızası bu kadar zayıfsa onlar da unutuyorlardır kanser olduklarını, kendilerini normal hücre sanıyorlardır. Ben nasıl belimin sakat olduğunu unutup hındır hındır eğilip kalkıyorsam onlar da unutuyordur ne belli. Ay işte böyle bir saçmalama halindeyim. Aslında niye saçma olsun, kanser için herşey söylenir, insan kanserden ölmez bildiğiniz gibi, yenildi derler, morali bozuldu derler, yaşama arzusunu yitirdi de ondan öldü derler, kimse hastalanıp ölmez yani... Tövbe tövbe diyorum başka da bir şey demiyorum.
Biraz önce radyoda üstüste eski Türk pop şarkıları çaldılar, otomatikman canım bira istedi. Demek ki, bu şarkılar bende böyle bir şeye yol açıyorlar. Kendimi barda filan sanıyorum herhalde. Bu mahalle de iyidir hoştur da, bir tane bakkala mahkum kalırsın, o da gece 9 oldu mu kapatır gider, o saate kadar mesela sigara almayı unutmuşsan, kalırsın sigarasız, açık bir yer olsaydı alacaktım bir iki bira, neyse yarın geceyi bira bayramı ilan edeyim bari. Bu gece dallama çayla idare edeceğiz artık.
Bugün okulda çok güzel bir kolye yaptım. Ablam eski bir sedef kolyesini vermişti, onu bozdum ve çok güzel bir şey yaptık hocayla birlikte. Akşam getirdim verdim kendisine, şimdi de başka bir kolye yapıyorum o da fena olmuyor. Bu hayalet tel dedikleri tel gayet güzel bir malzemeymiş, sevdim kendisini. Deniz bey'in resim ödevi Cuma gününeymiş meğer, ben haftaya sanıyordum, artık yarın hocadan rica edeceğim, açsın dolabı da alayım kutuyu bitireyim, takı yapmayıveririm. Zaten bitti sayılır, bir üstünün verniği kalmıştı, yarın onu atayım bari. Neyse sevgili günlük, bugünlük bu kadar yeter. Şimdi çay içip takı yapacağım. Bilindiği gibi gayet çok yönlü, marifetli, muhteşem bir insanımdır...

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home


View My Stats