13 Mayıs 2006


Sevgili doktorlarım, Prof. Dr. Ömer Uzel (kendisi gayet yakışıklı ve genç bir profesörümüzdür) ve Uzm. Dr. Didem hn. (soyadını öğrenemedim gitti). Yine bana gayet iyi baktılar ve ikisi birden böyle iyi gidersem herceptine'yi (nam-ı diğer hayrettin) ömür boyu kullanabileceğimi söylediler, aslında Ömer "Allah ne verdiyse" dedi tabii ki :). Bu arada tıp öğrencilerine zonamı gösterip, "Bilin bakalım bu nedir?" yaptık, düşündüler baktılar, neyse ki bir tanesi zona mı hocam demeyi başardı. Herkese kurabiyelerini verdim, inşallah hoşlarına gitmiştir ki gittiğini düşünüyorum. Kemoterapi odasına yeni gelen (Safiye hemşire servis katına çıktı) ve yine adını unuttuğum hemşire hanım ki son derece güler yüzlü, tatlı bir hemşire o da, nöbetten çıktığı ve saçı başı dağınık olduğu için fotoğraf çektirmedi, 1 Haziran'a süslenmesini söyledim ben de. Benden başka iki kadın daha vardı ilaç alan, bir tanesini tanıyorum da öteki yeni başlamış, yazık kadında on yıl sonra nüksetmiş meme kanseri, insan üzülüyor görünce, eh kurtuldum artık demiştir muhtemelen. Karaciğerindeymiş onun da, taktılar koluna taksoteri, başına gelecekleri bildiğim için ona da üzüldüm bir yandan ama her zamanki gibi bir sürü acayip espiri ve laga luga yaptım haliyle. İlaçtan sonra Didem hn. beni muayene etti ve herşeyin iyi olduğunu söyledi. Hadi bakalım, üç hafta sonraya allah kerim. Hastaneden sonra Beyoğlu'nda Selma'yla buluştuk, Çiçek Pasajı'nda oturup birer kadeh şarap içtik. Doktorlarım duyarsa beni öldürürler muhtemelen, kemoterapiden çıktın şarap mı içtin diye. Neyse ki, kemoterapide, kolumda iğne poker oynamama ve damarı çatlatmama alışkın doktorlar bunlar. Dün gece geldim İstanbul'dan, eve geldim ki elektrikler kesik, ben de erkenden yattım ama tüm gece uykuyla uyanıklık arasında yattım yatakta, sabahın altısında da uyandım. Bir sürü dizi seyrettim, yine uyumuşum. Fakat daha önce verdikleri taksoterle (ki hakkını yemek istemem, karaciğerimi iyileştirdi), bu hayrettin arasında dağlar kadar fark var gerçekten, o ilacı aldıktan sonra 10 gün kendime gelemiyordum, hiçbir şey yiyip içemiyordum bile. Daha koluma taktıkları an sersemliyordum, eve gelir gelmez ishal oluyordum filan. Kafam yastıktan kalkmıyordu resmen. Bu herceptine hiçbir şey yapmıyor hakikaten de, bugün alışverişe gittim, kan tahliline gittim -neyse kanım düzelmiş, evde bir sürü çiçek diktim, sabah home tv'de bir yemek programında gördüğüm patates püresini yaptım, sonra da oturdum tart pişirdim. Şimdi de bir bira açtım valla. Bir İstanbul macerası da böylelikle bitmiş oldu. Bakalım böyle gide gele ne kadar zaman geçecek. Hayattan bir süre daha çaldım gibime geliyor. Bakalım...

2 Comments:

At 5:26 ÖÖ, Anonymous Adsız said...

Nice! Where you get this guestbook? I want the same script.. Awesome content. thankyou.
»

 
At 2:57 ÖS, Anonymous Adsız said...

Excellent post. I used to be checking continuously this blog and I am
inspired! Very useful information specially the ultimate part :) I maintain such information a
lot. I used to be looking for this certain info for a very lengthy time.
Thank you and best of luck.

My weblog; Small business software

 

Yorum Gönder

<< Home


View My Stats