Sevgili arkadaşım Şükran (pembe tişörtlü) iki gündür bende. Ne güzel oldu, iyi ki geldi. Bir de Marmaris'ten Berna'yı getirdi ki, Berna tadından yenmez , neşeli, keyifli, güler yüzlü çok tatlı bir kadın yani... Bazen (aslında sık sık) şu ÖDP denilen parti sadece kazandırdığı dostluklarla bile bir işe yaradı diye düşünüyorum. Şükran ki, siyasi olarak hayatta anlaşamayız ama birbirimizi acayip severiz ve tespit ettiğimiz gibi arkadaşlığımız da on yılı geçti, artık eski arkadaşlarız...
Pazar gününü kahvaltı-deniz-bira-bira-bira şeklinde geçirdik, bugün de Çınar'a gittik, sohbet ettik (Kadersiz Kader, dedikodunun adını sohbet koydunuz dedi ama artık bilmiyorum yani) Pati'nin nedense siniri üstündeydi, gelene geçene havladı durdu, sonunda ona buna havlayacağım diye beni düşürmeyi başardı. Neyse ki yandan düştüm, bir de oturuyordum, bir hasar olmadı. Olan biraya oldu, olduğu gibi döküldü, üstüme döküldüğü için de denize girmek zorunda kaldım. Buralarda oturunca "denize girmek zorunda kalmak" gibi bir şımarıklık geliştiriyor insan haliyle.
Ev huzurlu ve sessiz... Raziye geliyor, yemekleri yapıyor, sabahları kahvaltı masasını hazır buluyoruz. Erol çalışıyor, biz Denizle seramik kursuna gidiyoruz, balıklı bir tabak yaptım o da güzel oldu... Yunus geliyor, gidiyor.
Eh! Flaş flaş flaş diye verecek bir haber daha var haliyle. Sevgili erkek! köpeğimiz Biber, kendine bir sevgili edindi. Peki sevgilinin cinsiyeti ne? Tabii ki de erkek! Böylece bir de eşcinsel köpek çifti edinmiş bulunuyoruz ki evlere şenlik... Valla aşık köpek kapıdan ayrılmıyor ve Biber de acayip cilve yapıyor ona. Erol aşıkları ayırmak için elinden geleni yapıyor, sopayla saldırıp, taş atıyor filan ama vız gelip tırıs gidiyor. Ben de gülüp duruyorum... Ama gülünecek şey hakikaten de.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home