17 Ocak 2007

Yine beş gündür evden -sadece bakkala giderek- çıkmamayı başardım. Bazen kendimden çok sıkılıyorum yahu. Artık yarın okuluma gideyim bari, Cuma günü yine gidemeyeceğim çünkü, ilaç günü. Üç hafta geçiverdi işte. Evden çıkmıyorum, çıkmıyorum sonra sıkılıyorum, sonra da amma sıkılıyorum diye sıkılıyorum. Böyle bir kısırdöngü içinde günler geçiyor. Aslında niye çıkmak zorunda hissettiğimi de bilmiyorum, evde de vakit geçiyor işte. Okuyorum, boncuk yapıyorum, internette oyalanıyorum, ekmek, pasta, çörek pişiriyorum, hoş son günlerde onu da yapmıyorum. Aslında havalar çok güzel gidiyor, niye bir Ölüdeniz'e, bir Kayaköy'e gitmiyorum hiçbir fikrim yok. Çık sabahtan, al eline kitabını, at çantana iki bira, iki poğaça, otur sahilde, denize bak, denize taş at, yürü biraz sahilde, taş topla, deniz kabuğu topla değil mi ama. Böyle kukumav kuşu gibi evde otur otur nereye kadar. O kadar uzağa gitmeye de gerek yok, Çalış Plajı iki adım ötede. Ama ben böyleyim işte, çıkmam evden, böyle zorlarım kendimi. Şu Jale bütün gün bangır bangır televizyon seyretmese hiç çıkmayacağım gibi geliyor zaten, zaman zaman kaçma ihtiyacı duyuyorum allahtan.

hani benim sevincim nerede;
bilyelerim, topacım,
kiraz ağacında yırtılan gömleğim?
çaldılar çocukluğumu habersiz..
penceresiz kaldım anne,
uçurtmam tel örgülere takıldı..
hani benim gençliğim nerede?

diye şarkı söylüyor radyoda biri. Ahmet Kaya'nın en güzel şarkılarından biridir.

Lost'u seyrettim yine, yine sıkıldım. Artık kabak tadı verdi yani. Ardından da Binbir Gece'yi seyrettik Jale sultanla, o da kabak tadı vermeye başladı. Şöyle düzgün bir dizi yok bu sene seyredecek valla. Neyse Grey's Anatomy'nin, House'un ve Criminal Minds'ın yeni sezonları başlayacak yakında, onları bekliyorum.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home


View My Stats