18 Ocak 2007

Gördüğünüz üzre, gayetlene ciddi takı yapan bir insanım. Bugün gerçekte hiç hoşlanmadığım ama satılmasını ümit ettiğim bir şey yaptım. Sabah (dediysem öğlen yani) kalktım okuluma gittim, bir de baktım ki sınıfın kapısı kitli, amanın ne oldu, okul mu tatil oldu derken, meğerse öğretmenin kocasının hastalandığını ve de kendisinin rapor aldığını öğrendim. Eh, dedim gelmişken eve dönmeyeyim nasılsa sınıftaki hatunların hepsi boncukçudadır, oraya gittim ki, hakikaten de sınıftan üç hatun oradaydı. Neyse ben de oturdum ve de bedava çay eşliğinde takı yaptım. Akşama kadar orada oyalandım, sonra çıktım Sultan Pastanesi'ne gittim, Haftasonu dergisi okuyup Deniz beyi bekledim. Birlikte Tatlıtest'e gidip kebap yedik, ben bir de bira içtim, sonra da malum ağzım sürüldü, eve gelirken üç bira daha aldım, şu ara onları tüketmekle meşgulüm.
Bugün yaklaşık 34 sene sonra kendi hakkımda bilmediğim bir şeyi öğrenmiş bulunuyorum. Meğerse ben ilkokulu bitirdikten sonra girdiğim özel okullar sınavında Sen Benoit'yı kazanmışım da, paramız yok diye beni gönderemeyecekleri için, bana kazanamadın demişler. Bunca sene ben o sınavı kazanamadım diye biliyordum. Öğrendim de ne oldu? Sevgili ebeveynlerimin rezil ettikleri öğrenim hayatı maceralarıma bir yenisini daha eklemiş oldum böylece. Hangisi iyi bilemedim, kazanamadım diye bilmek mi, yoksa kazandım ama gidemedim diye bilmek mi? Neyse ne demiş atalarımız "G.... giren şemsiye açılmaz!" Bu veciz söz benim hayat şiarımdır bir yerde.
Yarın kalkıp hastaneye gitmem, ilaç yazdırmam, bir sürü şey yapmam lazım. Aslına bakarsan hiçbir şey yapasım yok. Bütün gün yatasım var ama yatarsam kalkamam bi daha diye yatmıyorum. Depresyonda mıyım neyim üf be. (Karartmıyorum enseyi!) Bu arada doktoru aramayı unuttum, hangi hastanede olduğunu bilmiyorum. Artık sabah arayacağız, neredeyse oraya gideceğiz. İnşallah eve yakın hastanededir, yoksa git eski SSK'ya, dön geri eczaneye bir sürü yorgunluk oluyor.
Zaman ne çabuk geçiyor yahu. Akyaka'dan Fethiye'ye döneli dört ay oldu bile. 23 Eylül'de gelmiştim Fethiye'ye. Okullar açıldı Pazartesi günü, ben evi taşıdım Cuma günü, böyle olmuştu valla. O zerzevat Erol en son "montlarımı da almışın" diye aramıştı beni ne gerzek bir kişilikti valla, arasıra fena halde tebrik ediyorum kendimi. Neyse, gece gece bozmayalım siniri.
Blog aleminde yaptığım birkaç küçük tur, Türkiyeli blog yazarlarının %99'unun kadın olduğunu gösterdi bana. Hangi sayfaya baksam bir kadın çıkıyor karşıma. Yani benim yaptığım küçük nacizane araştırma gösterdi bunu, tabii aksi her zaman iddia edilebilir, kanıtlayacak durumda değilim, CSI Fethiye iş başında değil bir yerde!
Şu TRT FM'e bayılıyorum, her saat başında gayet ciddi bir ses tonuyla "Saat şu" diyorlar. Her gece de "Geceden Sabaha" diye bir programları var, kimi gün Ankara Radyosu, kimi gün İzmir, kimi gün İstanbul radyosu hazırlıyor. Spikerler muhtemelen haftada iki gün çalışıp, diğer günler yatıyordur. Neyse programda neler yok neler, efendim yarışmalar, şarkılar, şiirler, böyle konuk sanatçılar. Bugün konuk ettikleri insanı (ismini unuttum), bu geceye kadar hiç duymamıştım, meğerse adamın kocaman bir cd'si varmış. Biraz önce biri aradı taa Kanada'dan internet üzerinden dinliyormuş radyoyu. Of of, demek ki sıla özlemi yaptırıyor insana böyle şeyler. Ben de bir ara Kanada'ya gitmeyi düşünmüştüm, hatta düşünmekle kalmayıp başvurmuştum, başvurum da kabul edilmişti, 1000 doları bastırıp gidebilecektim Kanada'ya, sonra napçam dedim oralarda tek başıma yahu, gitmedim. İyi ki de gitmemişim, iki yıl sonra kanser olacakmışım, hakikaten de napardım oralarda tek başıma, bir de oğlanla? Bir de soğuk oralar, ben, 20 derecede üşüyen bir insan olarak yani.
Bir sanatçının ilgi görmekten başka mükafatı olamazmış, bu gecenin konuğu (ismini öğrendim) Cem Özkan söyledi şimdi bunu. Kim yahu bu Cem Özkan, deminden beri şarkılarını çalıp duruyorlar, bir de kötü şarkılar sorma gitsin. Peki diyecekseniz sen ne demeye dinliyorsun bunları, eğilip kanalı değiştirmeye üşendiğimdendir başka bir şeyden değil. Adam bir internet sitesi açmış, deminden beri herkesi çağırıp duruyor, forumu da varmış, bak sen. Vermeyeceğim işte adresi. Bu TRT FM spikerleri, böyle ciddiyetle laubali oluyorlar çok hoşuma gidiyor, saçma sapan şeyler söyleyip kıkır kıkır gülüyorlar, sonra birden bire kendilerinin ciddi bir devlet radyosunun ciddi spikerleri olduklarını hatırlayıp durumu kurtarmaya çalışıyorlar, çok hoş oluyor. Ay adam gerçekten kötü söylüyor!

4 Comments:

At 11:00 ÖS, Blogger Aslı Cin said...

Merhaba,

Evet gerçekten de çok kadın blogcu var, erkekler kendilerini çok fazla ifade etmekten hoşlanmıyorlar sanırım yada buna harcayacakları zamanı başka şeylere harcamak istiyorlar.

Özlü söze çok güldüm, e doğru tabii. Okul meselesine üzüldüm ama o zaman öğrenseydin belki de çok üzülürdün.

Bir de geçmiş olsun, inşallah kısa zamanda sağlığına kavuşursun, benim de halam tedavisini yeni bitirdi, kendine dikkat, yazmaya devam et :)

 
At 1:19 ÖÖ, Blogger devin said...

Yorum için teşekkür ederim, biraz önce senin siteye bir yorum bıraktım ama yayınlanmadı galiba, çok emin olamadım. Bir de buraya yazayım dedim.
Kadın blogcuları seviyorum :) Buralar bizim için özgürlük alanları farkındayım.
Son yazında Lost seyredeceğini yazmışsın, seyret valla, ben de seyrediyorum ama son bölümlerinde bayağı bir sıkıldım. Ama Sawyer ölmediği sürece seyredeceğim muhtemelen :)
Bugün çok ama çok üzgünüm, Türkiye Perihan Mağden'in deyimiyle Anadolu Delikanlısı bir evladını alçakca bir cinayete kurban verdi. Hala müthiş bir öfke ve şok içindeyim.
İyi dileklerin için çok sağol.

 
At 9:38 ÖÖ, Blogger Aslı Cin said...

Devin, yorumun geldi, sadece önce maillerime düşüyor yorumlar.

Lost'a gelince. Evet Sawyer varsa ben de varım :)

Cinayet için ise hepimiz üzgünüz. Bu cehaleti aşacak bir ülkeda yaşayacağımıza hala inanmak istiyorum.Ülkemiz bunu hak etmiyor.

 
At 10:03 ÖS, Blogger asuman gencol said...

yazdıklarına bayıldım..
kızım 26 haftalıkken 890gr doğdu. iki hafta karnımda yarı suyla yaşam mucadelesinin ardından 5.5 ay hastaneler evimiz olmuştu. şu kadarını söyleyeyim o da yaşam doludur. eşimle hayata bağlılığına, mücadelesine hayran kalırdık, hala da öyle..kızım hayata bağlanmakla kalmayıp benim gibi hayatla bağları kopuk birine bir de yaşam sevinci verdi. yazıdıklarını okumak işte böyle bir şeydi.. saçmaladıysamda beni takma ve yazmaya devam et nolur . bloguna bir not düş bir daha okumayayım diye, söz... okumam! :)))sevgiler. asuman.g

 

Yorum Gönder

<< Home


View My Stats