20 Haziran 2007

En nihayet denize girdim. Akşam saat 16:30'da kadrolu taksi şoförümüz Metin bey beni Şat'a götürdü. Şat, Çalış tarafında daha önceleri mezbelelik olan bir sahil. Güzel bir tesis yaptılar oraya. Şezlong ve şemsiye koydular filan. Şezlong şemsiye parası almadıkları gibi, geldiniz madem yiyin, için diye bir zorlamaları da olmadı valla. Bazı yerler yapar öyle, oturduğuna oturacağına pişman olursun, ben de hiç sevmem, bir daha da semtinden geçmem şahsen. Neyse, iki saat oturdum, denize girdim, yüzdüm, bir büyük bir küçük bira içtim. Keyfim pek yerine geldi. Pazartesi gününe kadar hergün gideceğim böyle. Pazartesi İstanbul yolu var yine, dönüşte en az 10 gün denize menize giremeyeceğim çünkü. Buranın denizi de güzel, hem dalgasız hem temiz. Ben Çalış'ta denize girmeyi pek sevmiyorum, hem pistir hem de dalgalıdır denizi ama burası güzelmiş. Sahilin tam önündeki Şovalye adası dalgayı kesiyor herhalde. Valla kitap bile okumadım, öyle denize baktım. 18:30 gibi Metin bey beni eve getirdi. Bu hizmeti karşılığında 15 lira alıyor ama helal olsun valla, ablam İstanbul'da olduğu için, böyle bir çözüm geldi aklıma, yoksa hiçbir yere çıkabileceğim yoktu. Yüzmek belime çok iyi geldiği için istiyorum hep ama işte bakalım. Kan durumları izin verdiği her fırsatta atacağım kendimi suya. Benim genetik olaraktan köylü oğlum gelmedi benimle, neymiş denize girmeyi sevmiyormuş. Babası da sevmezdi, yalvarırdım girmezdi denize, zaten yüzme de bilmezdi. Ben de kafamı dinledim valla, yanımda oturan hatunla sohbet ettim filan falan işte.
Fethiye iki gündür 45-48 derece dolaylarında. İstanbul'dan bir arkadaşım "Nasıl nefes alıyorsunuz oralarda?" diye sordu, ben de "Genellikle almıyoruz, mümkünse yaşamamaya çalışıyoruz" dedim. Acayip sıcak. Neyse ki alıştık artık Fethiye sıcağına da çok fenalık geçirmiyoruz. Ev de serin oluyor bayağı, klima da var zaten. Çok bunalınca çalıştırıyorum, biraz serinletiyorum ortamı. Sürekli çalıştırmak istemiyorum, çünkü soğuk ortamdan aniden sıcağa çıkmak ve de şifayı kapmak istemiyorum haliyle. Bugün bir de Deniz beyin dersanesinden çağırmışlardı, oraya gittim, dönüşte biraz yürüdüm, bayılacaktım az daha. Rehberlik öğretmeniyle sohbet ettik, Deniz'i zorlayalım mı ne yapalım diye sordu, ben de mümkünse zorlayın, hatta sıkıp suyunu çıkarabilirsiniz dedim. Ne yapayım, bu sene böyle. Zorlanacak biraz ama hayatını çok etkileyecek bir bir sene bu.
Su içeyim dedim, dolaptaki birayı aldım geldim. Bu sıcaklarda buz gibi bir biradan güzel şey yok. Hoş hala daha antibiyotik içiyorum ama biraz bir şeyler yiyip içebileceğim son beş gün bu. Sonra yine açlıktan ölme ve yiyememe hallerine gireceğim çünkü. Dişimin şişi bayağı indi. İnmeyince ulan başka bir nane mi acaba diye moralim bozulmuştu biraz ama indi şükür. Antibiyotikle küçülen kanserli tümör yok bu hayatta çünkü.
Fotoğraf Gemiler'den, Şat'ın fotoğraflarını yarın çekerim artık, bugün unutmuşum makineyi götürmeyi.

1 Comments:

At 12:53 ÖS, Blogger Asortik Krep said...

Dün aynı ağacın altında biz oturduk..Aklıma hep sen geldin..Çünkü içeri girmek için kişi başı 2.500 ödedik..Yani çayı kadar girişi de pahalı :)

 

Yorum Gönder

<< Home


View My Stats