23 Haziran 2006


Antalya hatırası, üstte kaldığımız otelin havuzu. Otel fena değildi ama yıldızlarından ikisini geri almak lazım gelen bir oteldi. Aslında gecesi 65 liraya beş yıldızlı otel olmaz tabii. Neyse, oda ve yemekler fena değildi, havuz da temizdi. Bir iki kere havuza girerek bir yasak çiğnedim ama denize girmek mümkün değildi. Otel bir uçurumun üstüne inşa edilmiş ve denize asansörle iniliyor. İyi güzel iniliyor da, denize girmek benim için mümkün olmadı, çünkü denize inen merdiven benim kullanamayacağım kadar dik ve inceydi. Böylece hiç adetim olmadığı üzere havuz sefası yapmak zorunda kaldım. Antalya çok manasız ve cidden çirkin bir şehir olmuş, her yere koca koca ve biçimsiz apartmanlar dikmişler, tipik Türk zevksizliği yani. Bir de tabii çok sıcak, yani Fethiye'de çok sıcak ama o kadar nem yok, Antalya'da nefes almak mümkün değil, hava değil su buharı soluyor insan.
Salı sabahı saat 7:30'da Antalya Akdeniz Ün. Tıp Fakültesi Hastanesi'ne vardık ve akşam 14:30'da hastaneden çıktık. Çok kalabalık olmamasına rağmen oldukça ağır işleyen bir yapısı var, neyse doktor beni gördü veee bütün tetkikleri yeniden istedi, yok tomografiydi, yok sintigrafiydi. Uzun lafın kısası, bütün herşeye sıfırdan başlamak benim çok gözümü korkuttu ve rotamı tekrar İstanbul'a çevirdim. Bugün Ömer'i aradım ve Antalya'dan aldığım ilaç raporunun İstanbul'da da geçerli olduğunu öğrendik birlikte. Sağolsun Süleyman abi (Cerrahpaşa'da hastanenin görevlisi) gitmiş ve eczaneyle konuşmuş. Raporum iki yıllık, iki yıla kadar da kim öle kim kala zaten. Yahu benim daha üç hafta önce bel ve boyun grafim çekildi, tomografimin yenilenmesine daha iki ayım var ve sintigrafi çektirmek için de zaten dört ayım var. Bütün bunları yapmak için insana radyoaktif birtakım ilaçlar zerkediyorlar, üst üste almak istemiyorum sonuç itibariyle. Bir de tabii Cerrahpaşa'da gördüğüm prenses muamelesinden sonra sıradan hasta olmak da hiç hoşuma gitmedi ne yalan söyleyeyim. Kemoterapi'ye girecekken, tam bir saat dosya beklemek de cabası oldu. Suratsız hemşireler de sen bekleme, dosyan gelene kadar biz yaparız kemoterapini demediler yani. Ben yine giderim sevgili doktorlarımın ve sevgili hemşirelerimin yanına, rahat ederim. Doktorumu ve hastanemi seçmek bir yerde hakkımdır diye düşünüyorum neticede.
Bugün uzun zamandır olmadığı kadar belim ağrıyor. Yaptığım araba yolculuğunun etkisiyle muhtemelen. Hemen telefona sarıldım ve "belim ağrıyooo" diye ağladım Ömer'e, o da haliyle "yormuşsundur kendini, yat dinlen" dedi. Ben de yemeğimi yatağıma getirttim valla. Yunus, yaz tatilinin ilk bir haftasını geçirmek üzere geldi bugün, sonra annesine gidecek. Bütün yaz bir hafta orada, bir hafta bizde olacak. Bazen bu çocukları gördükçe "kardeşim madem boşanacaktınız ne diye çocuk yaparsınız" demek gelmiyor değil içimden, ya da "kardeşim madem çocuk yaptınız, ne diye boşandınız" demek de mümkün tabii. Bunu benim Erol'a söylemem biraz tuhaf kaçıyor ama söylüyorum bazen, çünkü gerçekten üzülüyorum. Bugün bir de oğlanları alıp sinemaya götürdüm X Men 3'ü seyrettik birlikte, ben tabii ağzımın suyu aka aka Hugh Jackman'ı seyrettim o ayrı! Yarın da denize gideriz artık. Bugün bir güneş şemsiyesi aldık, yarın belki Ölüdeniz'e gideriz hep beraber, şemsiye ve şezlong parası vermeden. Yunus Ölüdeniz'i görmemiş hiç, bari vesileyle görmüş olur, Deniz'de sever orasını. Taşlarım da azaldı, biraz taş toplarım, tablolarım bayağı güzel oluyor. Bir tanesini bu gidişimde götürüp hastanenin kemoterapi odasına hediye edeceğim, assınlar duvara, rengarenk görenin içi açılır.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home


View My Stats