03 Ekim 2006

Fethiye hala denize girilebilecek kadar sıcak. Her gün denize gitmeyi planlıyorum ama üşeniyorum. Onun yerine internet cafe'ye gelip oyalanıyorum. Daha telefon bağlanamadı eve. Bu telefon işi de bana iyi bir ders oldu. Hani Temel'e asılırken, son sözün nedir diye sormuşlar o da "Bu da bana bir ders olsun" demiş ya, benimkisi de o hesap. Neyse... İnsan çok yakından tanıdığı bir kaç kişinin dışında kimseye güvenmemeli artık bu ülkede ben bunu gördüm yani. Aklımdan çok temiz cinayet planları geçmiyor değil, o kadar Crime&Investigation'u boşa seyretmedik ama elimi kirletmeye değmez tabii ki. İnsan zaman zaman yenilgiyi de kabul etmeli, her ne kadar alışık olmasa da. Ama şerefsizlikle başa çıkmak her zaman zor olmuştur, hele benim gibi bir insan için. Ben başa çıkamadım işte.
Ayın onunda tomografi randevum var. Bakalım takke düşecek kel görünecek. Kan tahlillerim fena sayılmaz, biraz kanım düşük ama ilaç verilemeyecek kadar değil. Ama benim kan tablom hiç bozulmaz, mezarda kan alsınlar bütün değerler normal çıkmazsa ne olayım, yani pek güvenilmez. Neyse ayın 12'sinde filan belli olur durumlar.
Günler yeknesak geçip gidiyor, nakış işlemenin ve kitap okumanın dışında bir şey yapmıyorum. Evde herşey yolunda ve herkes huzurlu. Benim de biraz zamana ihtiyacım var, zaman bütün yaraları soğutuyor sonuç itibariyle. İşte böyle. Akyaka'dan bir tek seramik yapmayı özlüyorum. Bakalım belki burada halk eğitimin kurslarına giderim. Seramik yok ama takı kursu filan var. Oturur takı yaparım, herkesi takıya boğarım. Benden herkese seramik tabak hediyesi projesi yarım kaldı çünkü. Bir tek abim için yaptığım kedili tabak var elimde. Diğerlerini pişirirler mi, gönderirler mi bilemem.
Gözümü açtığım her günün kıymetini bilerek yaşamam lazım artık. Böyle saçmalıklarla uğraşmamam lazım, ben nezle değil kanser hastasıyım yahu. Moralimi yüksek tutmam lazım ehehe.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home


View My Stats