29 Ekim 2006


Çok sevgili Biber ve Minnoş, sizi Akyaka'da bırakmak zorunda kaldığım için çok ama çok üzgünüm. İnanın alabilseydim sizi de alırdım yanıma. Ama Erol'un sizi bizi sevdiğinden daha çok sevdiğine ve bize baktığından çok daha iyi baktığına (sizin için alınan pahalı mamalara laf etmeyeceğine mesela) çok emin olduğum için içim de rahat bir yandan. Rahat olmasına rahat da eksikliğinizi hep hissedeceğim...
Bugün buraya bir şiir yazasım geldi ama ne şiir yazacağımı bilemedim. Cumartesi bayramı biralarını içiyorum, (Cumartesi bayramı şöyle oluyor: Kendime haftada bir bira içme izni verdim, bu da Cumartesi günleri oluyor, altı tane bira alıyorum, ikisini ablam içiyor, dördünü ben) Perşembe gecesinden beri de uyumadım. Tipik kortizon sonrası uykusuzluk krizi işte ama bu defa biraz abardı, hala uyumadım. İlacı bayağı yavaş verdiler ondan mı acaba? Hemşire de abarmıştı, böyle lacivert önlükler, yüzde maskeler, elde eldivenler filan. Cerrahpaşa'da bilem böyle hemşire görmemiştim yani. Ama kanserli hastanın yanına (mikrop bulaştırmayın diye hani) böyle giriniz diye bir genelge varsa, kadın onu uyguluyordu muhtemelen, ama yanıma her geldiğinde bir aparat eksikti. Önce önlük çıktı, sonra maske, sonra eldiven. Annem salonda yattığı ve salonla mutfak içiçe olduğu için, onu uyandırmayayım diye mutfak işleri de yapamıyorum, aslında yapabilirim ama yapmıyorum. İçimde bir hüzün, bir yalnızlık, bir tuhaflık, saçma sapan şeyler var. Hayata tutunmakta zorlanıyorum son zamanlarda. Neyse ki hücrelerim beni dinlemiyor.
Pati eşşek kadar oldu, abartmıyorum. Eve bir misafir geldiğinde, beni öperse filan derhal araya giriyor. Biraz daha büyüdüğünde yanıma kimseyi sokmayacak büyük ihtimalle. Bir erkekten görmeyi hayal ettiğim, sevgiyi ve bağlılığı bir köpekten görüyor olmak da biraz sinirimi bozuyor haliyle. Ulan nedir bu acayip hayal kırıklığı, bu kırgınlık, bu öfke, bu keder anlamıyorum. Hiç ummadığım, beklemediğim, istemediğim kadar yaralandım ya.
Neyse ne demiş Scarlett O'Hara (ki kendisi Güneyli bir dilberdir ama severim haspayı) "Yarın yeni bir gündür", bir de Mevlana var, peki o ne demiş:

"Her gün bir yerden bir yere göçmek ne iyi.
Her gün bir yere konmak ne güzel.
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş.
Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait.
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım."

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home


View My Stats