15 Aralık 2006


Bugün okuldan sonra ablamla buluştuk ve Göcek'e gittik, oradan ablamın arkadaşı Fatih'le birlikte Dalaman'a gidip, uçakla gelmekte olan Dük'ü (ablamın köpeğidir kendisi) karşıladık. Dük efendiyi pek severim, köpek korkumu yenmekte bana yardımcı olmuş bir kişidir. Kişidir diyorum, çünkü 11 senedir hayatımızda, önemli aile fertlerinden biridir de aynı zamanda. Çok ihtiyarladı, gelirken ölecek diye ödüm koptu ama neyse sağ sağlim ulaştı yanımıza. Göcek'te Fatih'in barı olan North Shields'de güzel bir yemek yedik. Ben ızgara sebze yedim. Şu sağlıklı beslenme konusunu iyice abartıp vejetaryan mı olsam diye düşünmüyor değilim. Canım etli, sulu yemek filan istemiyor hiç. Tavuktan zaten nefret ediyorum, geçen gün anneme tavuk pişirdi Seyhan, evde duramadım kokudan. Balıktan vazgeçmem ama bak, semi vejetaryan olurum gider. Zaten hiçbir şey yiyesim yok, açlıktan ölmemek için atıştırıyorum bir şeyler. Ama bu akşam oturdum ve bisküvi üzerine nutella sürüp yedim, bazen öyle tatlı krizi tutuyor işte ne yapayım yani. Yemeğin yanında iki de bira içince, tabii ağzım sürüldü bir kere efendim diyerek, eve gelirken üç bira daha aldım, şimdi onları içmekle meşgulüm. Haftada bir yaptığımız bira bayramlarını da bıraktık, Deniz beyin okuldu, dersaneydi, özel dersti, masrafları bayağı bir meblağ tutuyor çünkü. Dük'ü alma ve getirme yolu boyunca da vıdı vıdı konuştum ki, hiç adetim değildir. Galiba "öküz insan" olmamak için yapıyorum ama bilemiyorum.
Geçen gün evde oturmuş boncuk dizerken, anneme dedim ki "Hayat böyle mi geçecek?" o da dedi ki "Eh, bunu seçtiğimize göre böyle geçecek!" Böyle de gerçekçidir kendisi. Kanserden ilk iyileştiğimde de aynı duygulara kapılmıştım, ay ay bir şeyler yapmam lazım, aman tanrım hayat böyle mi geçecek, ben böyle hiçbir işe yaramadan oturacağım mıdır filan diye. Ama bu defa kendime biraz zaman tanıyacağım. Jale kendime tanıyacağım zamanı beş sene olarak biçti ama ben de ona dedim ki, lan o zaman ben 50 yaşında olacağım hani yani.
İşte ben böyle bir insanım, buraya yazarken yazarken, yaklaşık yarım saattir, bir tane slayt gösterisi yapmak için uğraştım. Sanırsam deliyim. Saat de gecenin üçü oldu, yine uyku yok. Niye hep içimde, bir şey olmalı, ahanda şimdi olacak diye bir his var hiç bilmiyorum.
Çocuğunu OKS'ye hazırlayan ve başka bir halt düşünmeyen manyak anne, vejetaryan olan deli insan, müthiş takı tasarımcısı, fena halde ahşap boyamacısı, her gün beş kilo meyve, 8 kilo kuş yemi yiyen sağlıklı yaşam gurusu, bulaşıklarını deterjanla değil de sabunla yıkayan çevre bilincine sahip insan filan olmalıyım da... Sigarayı bırakmam lazım geliyor, kanser yapıyormuş...
Bazen şu blog'a adımı nal gibi yazmasaydım, daha mı rahat yazardım diye düşünmüyor değilim. Memlekette benim bildiğim iki tane daha Devin var, bir tanesi arkadaşımın oğlu, bir tanesi de artist. Okulda da sıralara adımı yazamazdım, herkes yazardı ayşe, fatma filan diye, bütün okulda tek Devin olunca yazamıyorsun tabii. Hani şöyle ağaçlara da adımı kazıyamadım, kazı bakalım, eliyle koymuş gibi bulurlar seni. Yani babacığım, hakkaten güzel isim koymuşsunuz bana da, 45 yıldır başıma bela...
Ağrılarım çok arttı ve her gün bir apranaks attırmak zorunda kalıyorum, sinirim bozuluyor. Yaz gelsin artık.
Şimdi şu bütün yatağı kaplamış olan Pati'yi kenara ittirmek ve yatmak durumundayım. İttirince de bana kızıyor manyak köpek.

1 Comments:

At 10:52 ÖS, Blogger Asortik Krep said...

Benimde yaşıtım olan adaşım pek yok..Hele buralarda ama geçen gün bir ingiliz Uzunbeye ben Asortikkrep!(burada tabi ki kendi adım geçiyor) deyip durmuş..Yani anlayacağın adımı bir ingiliz daha kullanıyor buralarda..Uyuz oldum.

 

Yorum Gönder

<< Home


View My Stats