Uzun zamandır yazamıyorum. Pazar gecesi yazdığım her şey iki kere silinince sinirlendim ve bıraktım. Atalarımız “El şeyiyle gerdeğe girilmez” demiş, doğru demiş ama ne yapalım ki internet sitesi yapmayı öğrenemedim gitti. O yüzden de böyle gavur icatlarıyla uğraşmak zorundayım işte, sildiydi silmediydi, olduydu olmadıydı… Dün de telefon arızalandı, birileri direkten elektrik çekmeye kalkmış ve telefon kablolarını koparmış, dün tüm site telefonsuzdu yani. Bu akşama kısmet oldu.
Günler geçip gidiyor. Pazartesi günü kanım düşük çıkınca ilacı alamadım, bakalım Perşembe günü yeni bir kan tahlili yaptıracağım, onda iyi çıkarsa ilaçlanacağım. Perşembeye Allah kerim yani.
Aslında son günlerin en iyi haberi, artık bir arabamızın olması. Füme renkli bir reno cliomuz var. Cuma gününden beri gezip duruyoruz. Gerçi bugün pazara gitmeye kalktım ama Ömer gitme deyince vazgeçtim. Kalabalığa çıkmam yasak oluyor bugünlerde, e evde otur otur insanın da canı sıkılıyor haliyle. Neyse ki gidip bir yerlerde çay, kahve içmem yasak değil. Bu araba işi hakikaten iyi oldu, özgürlüğümüzü kazandık. Fethiye’de en pahalı şey taksi, bir şehre inip gelmek 25 liraya patlıyor insana. Bugün gittik bahçe için bir sürü çiçek aldık, bahçe biraz yüzüne bakılır hale geldi. Ben bu bahçede bir sürü şey yetiştirmiştim zamanında, biber, salatalık, bir sürü de çiçek dikmiştim ama hiçbiri kalmamış tabii. Neyse sonuç itibariyle güzel bir bahçe yaparız yine.
Kendimi nakış işlemeye ve televizyon seyretmeye vermiş durumdayım. Son günlerde favori dizim Oz. Çok sıkı dizi hakikaten de. Yalnız öyle ailecek severek izlenecek gibi bir şey değil aman diyim. Zaten +18 ve oldukça sert bir dizi. Olaylar maksimum güvenlikli bir hapishanede geçiyor ve herkes katil, herkes kötü, berbat. En iyi tipler Müslümanlar yalnız ona şaşırıyorum, 11 Eylül’den önce çekilmiş bir dizi, ondandır. Böyle bir hapishaneyle ilgili bir belgesel seyretmiştim ve tüylerim diken diken olmuştu. Bir düştün mü yandın yani. Herkes bir çeteye üye olmak zorunda, eğer değilsen zaten yaşama şansın pek az. Ve de öleceğini bilsen çete sana ne derse onu yapmak zorundasın, çünkü yapmazsan zaten öleceksin. Hani öyle gidip de “Kardeşler, şurada barış içinde bir arada yaşayalım, asıl suçlu sistemdir” filan yemiyor yani. Ya entegre olacaksın ya da itirafçılar koğuşuna gideceksin ki bu da zaten ölümle bir demek. Güzel dizi, her gece 23:00’de televizyonun başındayım sayesinde.
Günler geçip gidiyor. Pazartesi günü kanım düşük çıkınca ilacı alamadım, bakalım Perşembe günü yeni bir kan tahlili yaptıracağım, onda iyi çıkarsa ilaçlanacağım. Perşembeye Allah kerim yani.
Aslında son günlerin en iyi haberi, artık bir arabamızın olması. Füme renkli bir reno cliomuz var. Cuma gününden beri gezip duruyoruz. Gerçi bugün pazara gitmeye kalktım ama Ömer gitme deyince vazgeçtim. Kalabalığa çıkmam yasak oluyor bugünlerde, e evde otur otur insanın da canı sıkılıyor haliyle. Neyse ki gidip bir yerlerde çay, kahve içmem yasak değil. Bu araba işi hakikaten iyi oldu, özgürlüğümüzü kazandık. Fethiye’de en pahalı şey taksi, bir şehre inip gelmek 25 liraya patlıyor insana. Bugün gittik bahçe için bir sürü çiçek aldık, bahçe biraz yüzüne bakılır hale geldi. Ben bu bahçede bir sürü şey yetiştirmiştim zamanında, biber, salatalık, bir sürü de çiçek dikmiştim ama hiçbiri kalmamış tabii. Neyse sonuç itibariyle güzel bir bahçe yaparız yine.
Kendimi nakış işlemeye ve televizyon seyretmeye vermiş durumdayım. Son günlerde favori dizim Oz. Çok sıkı dizi hakikaten de. Yalnız öyle ailecek severek izlenecek gibi bir şey değil aman diyim. Zaten +18 ve oldukça sert bir dizi. Olaylar maksimum güvenlikli bir hapishanede geçiyor ve herkes katil, herkes kötü, berbat. En iyi tipler Müslümanlar yalnız ona şaşırıyorum, 11 Eylül’den önce çekilmiş bir dizi, ondandır. Böyle bir hapishaneyle ilgili bir belgesel seyretmiştim ve tüylerim diken diken olmuştu. Bir düştün mü yandın yani. Herkes bir çeteye üye olmak zorunda, eğer değilsen zaten yaşama şansın pek az. Ve de öleceğini bilsen çete sana ne derse onu yapmak zorundasın, çünkü yapmazsan zaten öleceksin. Hani öyle gidip de “Kardeşler, şurada barış içinde bir arada yaşayalım, asıl suçlu sistemdir” filan yemiyor yani. Ya entegre olacaksın ya da itirafçılar koğuşuna gideceksin ki bu da zaten ölümle bir demek. Güzel dizi, her gece 23:00’de televizyonun başındayım sayesinde.
İstanbul iyi geçti. Canım arkadaşım Kader bana çok iyi baktı sağolsun. İki gün benimleydi, artık yemekler yapmış, bütün evi dezenfekte etmiş deli insan. Çok mutlu oldum, çok rahat ettim. Yeğen çekim için Kapadokya’ya gidince ben de Kader’e gittim. Uzun zamandır görüşememiştik, iyi geldi, iki gün çan çan muhabbet ettik. Zaman geçiyor valla, ikinci kemo bitti bile, üçüncüye de 15 gün kaldı, aman biter bu da biter. İnşallah bu yaz denize girmeme izin verirler. Yüzmek belime çok iyi geliyor çünkü, artık arabada var, her gün gideriz yüzeriz. Yüzünce resmen sırtım dikleşiyor, yürüyüşüm düzeliyor. Geçen yaz sonu hiç baston kullanmadan gayet rahat yürümeye başlamıştım. Havalar bayağı ısındı, böyle giderse Nisan ortası başlarız denize girmeye burada. Her yerde papatyalar açtı bile. Yarın şu benim papatya tarlasına gideyim de bir bakayım ne durumda.
Fotoğraf İstanbul'a gitmeden önce yaptığımız Göcek gezisinden. Yanımda ÖDP'den çok sevdiğim bir arkadaşım var ama belki istemez internetlerde yayım olmayı diye kesmiş bulunuyorum kendisini.
1 Comments:
Güle güle kullanın :)
Yorum Gönder
<< Home