Bahçe fotoğrafları çekeceğim demiştim ama balkon çekmişim bol bol. Neyse balkonumuz da güzel. Üst solda yeni aldığımız sarmaşık gülünü görüyorsunuz. En sevdiğim çiçeklerdendir kendileri. Alt solda görmüş olduğunuz sakız sardunyalarım atlattıkları onca badireye rağmen tutundukları yerde büyümeye çalışıyorlar, kendilerine saygım sonsuzdur. Alt sağda ise bir an evvel büyümesini arzu ettiğimiz begonvili takdim ederim. Üst sol ise bildiğiniz sardunya :) Sardunya buraların milli çiçeklerinden, her bahçede, her tarlada bol bol bulunur. Geçenlerde bir serada satılık sardunya gördüm de "Allah Allah, sardunyaya para veren de bulunuyor mu?" şeklinde derin ve veciz düşüncelere daldım, ben hemen her gördüğüm yerden bir dal koparır getirir saksılardan birine batırıveririm, sardunya delikanlı çiçektir, her şart altında yaşamayı başarır. Bana uygun yani!
İki haftadır evde onu bunu boyamakla, taşlardan boncuklardan bir şeyler yapmakla uğraşıyorum. Ancak son yaptığım öyle berbat bir şey oldu ki, kendisini en kısa zamanda çöpe atmayı düşünüyorum. Bir de evdeki zigonlardan birini boyadım valla fena olmadı. Boyadım dediysem, etrafına taş döşeyip, üzerine resim yapıştırdım oldu bitti. Bu arada işlediğim nakışlardan birini de çerçevelettim, Dr. Didem hanıma hediye götürmeyi düşünüyorum, daha doğrusu düşünmüyorum yani karar verdim, götüreceğim. Daha önceden yapmış olduğum bir bileziği de eczacı kıza götürmeye karar verdim, ben artık eczaneye filan gitmiyorum, kız ilaçları hastaneye kadar getiriyor çünkü. Böyle ufak tefek hediyeler insanları çok mutlu ediyor, öyle büyük büyük şeyler götürmeye hiç gerek yok yani. Bir de kendim yaptım deyince daha da mutlu oluyor insanlar, hani düşünmüş de yapmış gibilerinden. E doğrudur ben de biri bana kendi yaptığı bir şeyi hediye ettiğinde daha bir sevinirim. Hoş ben hediyenin her türlüsünü severim, hediye almayı da severim vermeyi de severim.
Pazartesi günü yine yol görünüyor. Yahu, 40 yaşına kadar uçağa binme, sonra bindiğin uçakların sayısını unut iyi mi! Daha önce aşağılara hiç bakamazken, şimdi özellikle gece uçuşlarında İstanbul'a bakmaya bayılıyorum. Çok güzel görünüyor geceleri İstanbul, ışıklar böyle dantel gibi. Bir türlü ağzımın tadıyla özleyemedim şu şehiri yanarım ona yanarım yani. Hani özleyip de gidip gezmek başka, böyle gidip ilaçlanıp dönmek başka haliyle. Bir de nezle oldum, hafif hafif öksürüyorum da, inşallah gidene kadar ateşlenmem. Dün gece baktım ateşlenme yolunda hızla ilerliyorum, antibiyotik de içemiyorum artık, mideme çok dokunuyor öğür böğür kusuyorum içtikten sonra, napim napim diye düşünürken, geçenlerde annem hastalandığında kendisine mide koruyucu ilaç yerine yanlışlıkla kortizon verdiğim ve bir gece önce 38.5 ateşle yatan kadının ertesi gün ayağa kalktığı aklıma geldi, kalktım çaktım bir kortizon. Bugün ne öksürük kalmıştı ne nezle, ama akşam olunca hafif hafif yine başladı. Doktorum Ömerimi aradım, ben kortizon içtim valla iyi geldi, bir tane daha içeyim mi diye sordum, adam haliyle içme dedi. Neyse yarını da atlatırsam zaten Pazartesi günü beş tane içmek mecburiyetindeyim.
Bugün Gemiler'e gittik ve herhalde hayatımızda içtiğimiz en pahalı çayı ve Fanta'yı içtik. Bir demlik çay ve bir Fanta'ya 10 ytl verdik ki yani fahiş. Kayaköy belediyesi çakmış fiyatı valla billa. Oradaki tesisler zaten pahalı olmalarıyla ünlüdürler ama bu biraz fazla olmuş yani hani. Günübirlik turist için pek fark etmez ama bizim gibi Gemiler'i seven ve her fırsatta giden insanlar için fazla kaçmış. Buradan Kayaköy muhtarı Erdoğan amcaya sesleniyorum, indirin şu fiyatları nedir bu kardeşim böyle!
Bu arada sevgili sersem köpeğim Pati'ye bundan sonra hep beraber "Hop hop Pati, top Pati" şeklinde sesleneceğiz. Kendisi ameliyatla kısırlaştırılmış bulunmaktadır. Perşembe günü operasyon geçirdi zavallım, bayılırken yanındaydım ay böyle içim kıyıldı, bir üzüldüm, bir üzüldüm. O günü ve Cuma gününü bayağı bir sersem geçirdi ama bugün kendine geldi ve yine ota boka havlamaya başladı. Ama bu gece ameliyat yeri bir kaşındı bir kaşındı, hayvan neye uğradığını şaşırdı, evdeki kilimleri dertop edip yarasını kaşımaya çalıştı zavallım ya. Şu anda arkamda hiç sesi soluğu çıkmadan uyuyor. Artık benim yatağımda yatmıyor, kendi verdiği bir kararla, yatağımın yanında yerde yatıyor.
Cumartesi ve Pazar geceleri Oz ve CSI Las Vegas olmadığı için pek sıkılmaktayım.
Geceyarısını geçtiği için bugün 22 Nisan ama birden şunu farkettim ki, 21 Nisan'da blog hayatına başlayalı tam bir yıl olmuş. 21 Nisan 2006 günü başlamışım yazmaya ve yine kemoterapi görmekteymişim. Bugün (aslında dün) blogumun birinci yaş günüymüş yani. Eh ne diyelim, kutlu ve ve de mutlu olsun efendim...
2 Comments:
Gemiler koyunu işletenlere söyleyeceğim gördüğümde Türkleri kazıklamaya çalışmayın, kaçıracaksınız diye :)
Bu arada mailini gördüm ama işlerden kıpırdayamadığım için gelemedim..Sen bir dön de İstanbuldan bu sefer geleceğim kısmetse..
Devin, blogunun d.günü kutlu olsun, ben da sakız sardunyaları pek severim bu arada.
Yorum Gönder
<< Home