22 Haziran 2007

İşte hergün denize girdiğim Şat burası. Sakin oluyor, bugün bir tek ben vardım mesela. İki saat boyunca uyukladım, denize girdim, uyukladım denize girdim. Sonra eve geldim, duş yaptım, tekrar yattım uyudum. İyi geldi. Sonra karşı komşuya kahveye gittim, oturduk sohbet ettik. Birazdan tekrar uyuyacağım. Bugün hava biraz daha makul bir sıcaklıktaydı, ya da biz alıştık bilemiyorum. Bütün gün uyudum valla bugün, annem aşağıda telaş yapmış, yarım saatte bir Denizi yolladı başıma, noldu ne var diye. Alışkın değil tabii o saatte uyumama korktu kadın haliyle.

20 Haziran 2007

En nihayet denize girdim. Akşam saat 16:30'da kadrolu taksi şoförümüz Metin bey beni Şat'a götürdü. Şat, Çalış tarafında daha önceleri mezbelelik olan bir sahil. Güzel bir tesis yaptılar oraya. Şezlong ve şemsiye koydular filan. Şezlong şemsiye parası almadıkları gibi, geldiniz madem yiyin, için diye bir zorlamaları da olmadı valla. Bazı yerler yapar öyle, oturduğuna oturacağına pişman olursun, ben de hiç sevmem, bir daha da semtinden geçmem şahsen. Neyse, iki saat oturdum, denize girdim, yüzdüm, bir büyük bir küçük bira içtim. Keyfim pek yerine geldi. Pazartesi gününe kadar hergün gideceğim böyle. Pazartesi İstanbul yolu var yine, dönüşte en az 10 gün denize menize giremeyeceğim çünkü. Buranın denizi de güzel, hem dalgasız hem temiz. Ben Çalış'ta denize girmeyi pek sevmiyorum, hem pistir hem de dalgalıdır denizi ama burası güzelmiş. Sahilin tam önündeki Şovalye adası dalgayı kesiyor herhalde. Valla kitap bile okumadım, öyle denize baktım. 18:30 gibi Metin bey beni eve getirdi. Bu hizmeti karşılığında 15 lira alıyor ama helal olsun valla, ablam İstanbul'da olduğu için, böyle bir çözüm geldi aklıma, yoksa hiçbir yere çıkabileceğim yoktu. Yüzmek belime çok iyi geldiği için istiyorum hep ama işte bakalım. Kan durumları izin verdiği her fırsatta atacağım kendimi suya. Benim genetik olaraktan köylü oğlum gelmedi benimle, neymiş denize girmeyi sevmiyormuş. Babası da sevmezdi, yalvarırdım girmezdi denize, zaten yüzme de bilmezdi. Ben de kafamı dinledim valla, yanımda oturan hatunla sohbet ettim filan falan işte.
Fethiye iki gündür 45-48 derece dolaylarında. İstanbul'dan bir arkadaşım "Nasıl nefes alıyorsunuz oralarda?" diye sordu, ben de "Genellikle almıyoruz, mümkünse yaşamamaya çalışıyoruz" dedim. Acayip sıcak. Neyse ki alıştık artık Fethiye sıcağına da çok fenalık geçirmiyoruz. Ev de serin oluyor bayağı, klima da var zaten. Çok bunalınca çalıştırıyorum, biraz serinletiyorum ortamı. Sürekli çalıştırmak istemiyorum, çünkü soğuk ortamdan aniden sıcağa çıkmak ve de şifayı kapmak istemiyorum haliyle. Bugün bir de Deniz beyin dersanesinden çağırmışlardı, oraya gittim, dönüşte biraz yürüdüm, bayılacaktım az daha. Rehberlik öğretmeniyle sohbet ettik, Deniz'i zorlayalım mı ne yapalım diye sordu, ben de mümkünse zorlayın, hatta sıkıp suyunu çıkarabilirsiniz dedim. Ne yapayım, bu sene böyle. Zorlanacak biraz ama hayatını çok etkileyecek bir bir sene bu.
Su içeyim dedim, dolaptaki birayı aldım geldim. Bu sıcaklarda buz gibi bir biradan güzel şey yok. Hoş hala daha antibiyotik içiyorum ama biraz bir şeyler yiyip içebileceğim son beş gün bu. Sonra yine açlıktan ölme ve yiyememe hallerine gireceğim çünkü. Dişimin şişi bayağı indi. İnmeyince ulan başka bir nane mi acaba diye moralim bozulmuştu biraz ama indi şükür. Antibiyotikle küçülen kanserli tümör yok bu hayatta çünkü.
Fotoğraf Gemiler'den, Şat'ın fotoğraflarını yarın çekerim artık, bugün unutmuşum makineyi götürmeyi.


Uzanıp yatıvermiş, sere serpe;
Entarisi sıyrılmış, hafiften;
Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor;
Bir eliyle de göğsünü tutmuş.
İçinde kötülüğü yok, biliyorum;
Yok, benim de yok ama...
Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki!
(Orhan Veli)

18 Haziran 2007

Bugünü Gemiler'de geçirdik. Denize giremedim ama olsun, seviyorum Gemiler'i. Hoş fiyatlar çok sosyetik ama gitmeden de olmuyor işte. Gölgede oturup kitap okudum, yemek yedik, yarım bira içtim, çay içtim, iyi geldi, ne zamandır çıkmıyordum bir yere.
Günlerdir bir türlü inmeyen bir diş iltihabıyla uğraşıyorum. İğne oldum bir sürü, bugün biraz iner gibi oldu. İğneler de çok halsizlik yaptı, bütün gün yatıp televizyon seyretmekten başka bir şey yapamadım. Dün gece de çok karnım ağrıyınca bugün kestim iğne olmayı ve ağızdan hapla devam ediyorum. İğne kesilince biraz kendime geldim, yoksa kıpırdamaya halim yoktu pek açıkcası. Bunun dışında değişik bir şey yok. Havalar bayağı ısındı, yarın eğer kanım düzgün çıkarsa Çalış'a kaçıp denize girmeyi düşünüyorum, Haziran'ın kaçı oldu daha denize giremedim ayıp bir yerde yani. Çok güzel bir kedi fotoğrafı çektim ama blogger'de bir saçmalık var yine, yükleyemedim, artık başka bir zamana. İçimde böyle bir sıkıntı var, yoruldum artık galiba biraz, artık bitsin istiyorum, geçsin istiyorum yani. Biraz nefes alayım, az biraz dinleneyim. Artık hiçbir zaman eskisi gibi sağlıklı bir insan olamayacağım ama, azıcık ara versin, biraz iyileşeyim isiyorum.

14 Haziran 2007

MECLİSE TÜNEL KAZIYORUZ!
(Çalışma www.benhayattayken.blogspot.com'dan alınmıştır,
izin alamadım, ama kızmayacağını umuyorum)

13 Haziran 2007

Eve döndüm. 8 gün İstanbul'da yeğenle vakit geçirmek iyi geldi. Arkadaşlarımı gördüm, evde yattım yuvarlandım, sessizlik ve huzur içinde. Neyse iyi oldu. 8. gün ilacımı da İstanbul'da aldım ve akşam uçağıyla döndüm eve. İlk iki gün yağmur yağınca biraz moralim bozuldu ama sonra düzeldi hava. Bir gün Kapalıçarşı'da gezdik, güzel yemekler yedik. Bir gün Nişantaşı'nda dolaştık. Nişantaşı hiç benim çocukluğumun, gençliğimin geçtiği Nişantaşı değil artık haliyle. Acayip trendy bir yer oldu çıktı. Bütün vitrinler aynı, bütün kadınlar aynı kalıptan çıkmış gibi. Saray Muhallebicisi'ne gelip salata yiyenleri de gördü bu gözler yani. Muhallebicide salata yemek de fena bir gerzeklik türü valla. Git bir sürü böyle malzemeler satan yerler var, ne işin var Saray'da. Bir gece canım arkadaşım Selma'da kaldım. Sinemaya gittim, Karayip Korsanları 3. Ne güzel valla hem film çekip acayip eğleniyorlar, hem de çuvalla para kazanıyorlar. İşte eğlenceli seyirlik. Johnny abim yine fena yakışıklıydı. Bakıp bakıp iç geçirmekten bir hal oluyor insan yani. Yeğenim bana bir sürü hediyeler aldı, parfümler, nemlendirici kremler, tişörtler, ayakkabılar. Valla diyorum ablam iyi ki zamanında doğurmuş bu kızı, arkadaş oldu bize hep.
Fethiye günleri aynı işte. Hay huy içinde geçiyor zaman. Dişim şiştiği için antibiyotiğe başladım bakalım mide durumları ne kadar izin verecek. Bugün bir de aktara gittim ve yap bir ortaya karışık bitki çayı dedim. Bizim çarşı içindeki aktar iyi ve bilgili bir kadın. Bana böyle mideme ve bağırsaklarıma filan iyi gelecek bir çay hazırladı, bol bol da üzüm koyduk İçelim bakalım, doktorum Ömerimin dediği gibi havuç suyu içmekten bir zarar gelmez. Beni gören bütün doktorlarım iyi olduğumu söylüyorlar. Ben de öyle hissediyorum. Acayip kadınım vesselam, muhtemelen hücrelerimin bir kısmı herceptine bir kısmı da taksotere duyarlıymış. Neyse, bu kür biter, herceptine devam ederiz, yeni bir pörtleme halinde yine dayarlar taksoteri. Ömer artık kemoterapiye alıştığımı söylüyor :) Bana da öyle geliyor valla. Beni case olarak sunun kongrelerde filan diyeceğim artık, yakışır bana bir yerde.

03 Haziran 2007

Bira lüpleten Jale Sultan. Bugün tüm günü Karataş Plajı'nda geçirdik. Denize girmedim ama, bayağı bir rüzgar vardı, giderayak başıma dert almayayım dedim gayet terbiyeli bir insan olaraktan. Karataş'taki lokantanın işletmesi değişmiş, ama galiba daha iyi olmuş, et, balık ne isterseniz getirin pişiririz dediler. Biz de eve gelip dolaptaki balıkları alıp pişirttik, akşam yemeğini de orada yedik yani. İyi oldu ama hala daha da çok ucuz. İnsan başı 12 liraya filan kahvaltı ettik, bira içtik, çay içtik, yemek yedik, Jale bile bir küçük bira içti, keyiflendi bayağı. Yarın sabah yolculuk var. Yine İstanbul yolları taşlı bakalım. 6. kemoyu da ifa edeceğiz hayırlısıylan. Bitiyordu altıncıda ama 2 tane daha uzadı. Tekrar hastalanalı 4 ay olmuş baktım da. Zaman geçiyor işte. Sadece kolum çok fena şişti, nakış işlemeye bir süre ara versem fena olmayacak gibi bir his içindeyim ama ne yapacağım konusunda hiçbir fikrim yok. Artık sahildeki korsancıdan ucuz ucuz kitap alıp onları okuyacağım başka çare kalmadı.
Bugün bütün gün rüzgarda oturunca çarpıldım biraz galiba. Eve geldim bu saate kadar yattım aşağıdaki kanapede. Pop Star Alaturka seyrettim biraz. Bülent hanımın elbisesi yine şahaneydi valla. Nasıl giyiyorlar o kılıkları hiçbir fikrim olamıyor.


View My Stats