30 Mart 2007

Bu blogger.com beni fena sinir etmeye başladı yahu. Yazıyorum, yazıyorum, yazdıklarımı yayınlamadığı gibi bir de siliyor, kopyalamaya izin vermiyor filan falan. Hani gönül güncellemek istiyor siteyi ama işte blogger.com’un azizliğine uğruyoruz böyle. Yazıp yazıp silinince de insan sinirleniyor ve bir daha yazmıyor haliyle. Neyse… Zaten beta versiyon mudur nedir ona da zorla geçirdi beni, Türkçe karakterler çıkmaz oldu, bir de böyle saçmalıklarla uğraşıyoruz. Bakalım belki uğraşır eder kendi sitemi yaparım belli mi olur.
Günler aynen devam ediyor. Bütün gün yatıp yuvarlanmaca işte, yiyip, içip yan gel yat olayları. Bir de tabii araba geldiğinden beri gezmece. Başka bir şey yok. Pazar günü yine yolculuk var bakalım. Üçüncü kemoterapiyi de ifa edeceğiz. Şaka maka yarıladık bile tedaviyi. Bakalım altıncıdan sonra takke düşer kel görünür.
İnsan bir şey yapmayınca, yazacak bir halt da bulamıyor haliyle. Bugün ablam, annem, ben çıktık Çalış’a gittik. Son durağın oralarda bir cafe var, eskiden salaş bir yerdi, şimdi biraz elini yüzünü düzeltmişler, oturduk, çay içip kahvaltı ettik. Bu Fethiye hala daha ucuz valla, yedik içtik ve sadece 22 lira verdik çıktık. Dün de tahta boyama kursundan arkadaşlarım geçmiş olsun ziyaretine geldiler. Hoşuma gidiyor, insanların hiçbir zorları yokken böyle kalkıp geliyorlar, hediye filan getiriyorlar, hoş oluyor.
Manyak Pati bey, benim odayı ikimizin kulübesi ilan etti, sabahları içeri kim girerse girsin ona hırlıyor ve ısırmaya kalkıyor. Aşağı katta hiç böyle şeyler yapmıyor, sadece benim odada böyle her gelene efeleniyor. Artık yanımda da yatmıyor beyefendi, yatağın yanında yerde uyuyor. Bütün gün de balkonda gelene geçene havlıyor deli köpek.
İşte böyle sevgili günlük. Kafayı nakış işlemeye ve televizyon seyretmeye takmış bir şekilde yaşıyorum. Kafa bomboş, hiçbir şey düşünmüyorum. Ne rahatmış valla be
.

25 Mart 2007

Garp Cephesi’nde Yeni Bir Şey Yok… Gezerek geçen bir Pazar günü. Hep birlikte geç kalktık bugün, sonra kahvaltı için Dalaman yolunda bir lokanta var Toprak Ana diye oraya gittik. Çok hoş bir yer, kahvaltısı da pek lezzetli ve ucuz. Valla üç kişi 34 lira verdik ki, o kahvaltıdan sonra akşam yemeği dahi yemedik, her şey gayet bol ve güzeldi. Sonra oradan çıkıp Gökova’daki fidanlığa gitmeye karar verdik, ağaçtı filandı alırız diye, ama yurdum memurunun Pazar günü fidanlık kapatacağı aklımıza gelmedi, ancak fidanlığı kapalı bulduk tabii. Yüzgeri döndük haliyle, neyse yoldaki bir seraya uğrayarak bir sürü çiçek aldık. Şu fotoğraf makinesinin kablosunu bulduğumda bahçenin fotoğraflarını da çekeceğim inşallah. Sonra da eve gelip televizyon seyretmece işte. Hayat şimdilik böyle gidiyor bakalım, aman gitsin de böyle gitsin bir şikayetim yok valla.
Günde en fazla 5-6 sigara içiyorum, kendimi bu konuda bayağı disipline etmeyi başardım. Son sigaramı da geceleri Oz'u seyrederken tüttürüyorum, eh o dizi de sigara içmeden seyredilmez nitekim. Böyle devam etmeyi becerirsem hiç tamamen bırakmayı düşünmeyeceğim ama bunun da tehlikesi şu ki, nasılsa içiyorum diye insan bir tane bir tane arttırabiliyor. Neyse ki şimdiye kadar pek öyle bir şey yapmadım. Uykularım da bayağı düzeldi, en geç 12-1 gibi uyuyup sabah en geç 10 gibi kalkıyorum. Havalar bir acayip gidiyor, gündüzleri artık sobaydı klimaydı yakmıyoruz ama son iki gündür bayağı kapalı ve fırtınalıydı, bugün güneş açtı, o da parçalı bulutlu bir hava oldu. Haftaya İstanbul yolları görünüyor yine. Bakalım 3. kemoterapiyi de başarıyla ifa edeceğiz inşallah. Yalnız ara ilacı alamıyorum, bu sefer de trombositlerim iyi, lökositlerim düşük çıktı. 3. seferden sonra basacaklar bana kan ilacını öyle yapacaklar ara ilacı. Keşke diyorum bir tane ecza deposu sahibi sevgiliydi kocaydı edinseymişim vakti zamanında, hani çok iyi olurmuş.
İşte böyle sevgili günlük. Bugünlük de bu kadar olsun.

21 Mart 2007


Uzun zamandır yazamıyorum. Pazar gecesi yazdığım her şey iki kere silinince sinirlendim ve bıraktım. Atalarımız “El şeyiyle gerdeğe girilmez” demiş, doğru demiş ama ne yapalım ki internet sitesi yapmayı öğrenemedim gitti. O yüzden de böyle gavur icatlarıyla uğraşmak zorundayım işte, sildiydi silmediydi, olduydu olmadıydı… Dün de telefon arızalandı, birileri direkten elektrik çekmeye kalkmış ve telefon kablolarını koparmış, dün tüm site telefonsuzdu yani. Bu akşama kısmet oldu.
Günler geçip gidiyor. Pazartesi günü kanım düşük çıkınca ilacı alamadım, bakalım Perşembe günü yeni bir kan tahlili yaptıracağım, onda iyi çıkarsa ilaçlanacağım. Perşembeye Allah kerim yani.
Aslında son günlerin en iyi haberi, artık bir arabamızın olması. Füme renkli bir reno cliomuz var. Cuma gününden beri gezip duruyoruz. Gerçi bugün pazara gitmeye kalktım ama Ömer gitme deyince vazgeçtim. Kalabalığa çıkmam yasak oluyor bugünlerde, e evde otur otur insanın da canı sıkılıyor haliyle. Neyse ki gidip bir yerlerde çay, kahve içmem yasak değil. Bu araba işi hakikaten iyi oldu, özgürlüğümüzü kazandık. Fethiye’de en pahalı şey taksi, bir şehre inip gelmek 25 liraya patlıyor insana. Bugün gittik bahçe için bir sürü çiçek aldık, bahçe biraz yüzüne bakılır hale geldi. Ben bu bahçede bir sürü şey yetiştirmiştim zamanında, biber, salatalık, bir sürü de çiçek dikmiştim ama hiçbiri kalmamış tabii. Neyse sonuç itibariyle güzel bir bahçe yaparız yine.
Kendimi nakış işlemeye ve televizyon seyretmeye vermiş durumdayım. Son günlerde favori dizim Oz. Çok sıkı dizi hakikaten de. Yalnız öyle ailecek severek izlenecek gibi bir şey değil aman diyim. Zaten +18 ve oldukça sert bir dizi. Olaylar maksimum güvenlikli bir hapishanede geçiyor ve herkes katil, herkes kötü, berbat. En iyi tipler Müslümanlar yalnız ona şaşırıyorum, 11 Eylül’den önce çekilmiş bir dizi, ondandır. Böyle bir hapishaneyle ilgili bir belgesel seyretmiştim ve tüylerim diken diken olmuştu. Bir düştün mü yandın yani. Herkes bir çeteye üye olmak zorunda, eğer değilsen zaten yaşama şansın pek az. Ve de öleceğini bilsen çete sana ne derse onu yapmak zorundasın, çünkü yapmazsan zaten öleceksin. Hani öyle gidip de “Kardeşler, şurada barış içinde bir arada yaşayalım, asıl suçlu sistemdir” filan yemiyor yani. Ya entegre olacaksın ya da itirafçılar koğuşuna gideceksin ki bu da zaten ölümle bir demek. Güzel dizi, her gece 23:00’de televizyonun başındayım sayesinde.
İstanbul iyi geçti. Canım arkadaşım Kader bana çok iyi baktı sağolsun. İki gün benimleydi, artık yemekler yapmış, bütün evi dezenfekte etmiş deli insan. Çok mutlu oldum, çok rahat ettim. Yeğen çekim için Kapadokya’ya gidince ben de Kader’e gittim. Uzun zamandır görüşememiştik, iyi geldi, iki gün çan çan muhabbet ettik. Zaman geçiyor valla, ikinci kemo bitti bile, üçüncüye de 15 gün kaldı, aman biter bu da biter. İnşallah bu yaz denize girmeme izin verirler. Yüzmek belime çok iyi geliyor çünkü, artık arabada var, her gün gideriz yüzeriz. Yüzünce resmen sırtım dikleşiyor, yürüyüşüm düzeliyor. Geçen yaz sonu hiç baston kullanmadan gayet rahat yürümeye başlamıştım. Havalar bayağı ısındı, böyle giderse Nisan ortası başlarız denize girmeye burada. Her yerde papatyalar açtı bile. Yarın şu benim papatya tarlasına gideyim de bir bakayım ne durumda.
Fotoğraf İstanbul'a gitmeden önce yaptığımız Göcek gezisinden. Yanımda ÖDP'den çok sevdiğim bir arkadaşım var ama belki istemez internetlerde yayım olmayı diye kesmiş bulunuyorum kendisini.

11 Mart 2007

Yine İstanbul yolları. Onbeş gün dediğin geçiverdi işte, yarın sabah uçuyorum. Pazartesi günü ilacım var, o gün eğer vakit kalırsa radyoterapi de göreceğim, Pazartesi olmazsa da Salı günü. Muhtemelen, yani bir aksilik olmazsa Çarşamba sabah uçağıyla dönerim eve. Pazar günü Beşiktaş ÖDP'nin kahvaltısı varmış, bari ona gideyim dedim, değişiklik olur, hem de kortizonlu kortizonlu evde oturmak hiç yaramıyor, gecesine hastaneyi boyluyorum, o yüzden Pazar gününü gezerek geçirmek gibi bir mecburiyet hasıl olmuş durumda.
Bugün partiden iki arkadaşım geldi beni aldı arabayla, önce Üzümlü'ye, ardından da Göcek'e gittik, fotoğraf da çektim ama makinenin kablosunu bulamadığım için koyamıyorum sayfaya. İyi oldu, değişiklik oldu, sohbet ettik. Onbeş gündür evden çıkmamıştım, bayağı iyi geldi bu gezinti bana.
Yarın sabahın köründe düşeceğim yine yollara. Neyse ki Metin bey, bayağı ucuz bir fiyata beni Dalaman'a götürüyor. Bacağım bayağı ağrıyor çünkü yürürken, Havaş'la gidemiyorum. Yine başladı bakalım git gel Konya altı saat olayları. Neyse, buna da şükretmek lazım geliyor.

07 Mart 2007

Saçlar gitti yine. Neyse ki alışkınım kısa saça. Aslında kadınların saçları dökülünce neden bu kadar üzüldüklerini anlayabiliyorum. Ben hayatım boyunca kele yakın kısa saçla dolaştığım için çok dert etmiyorum ama hayatı boyunca uzun lepiska saçlarla dolaşan bir kadın için zor olmalı bu durum. Dört sene içinde üçüncü olarak kel kalıyorum, neyse ki kemoterapi biter bitmez uzamaya başlıyor hemen.
Ablam İstanbul'a gitti, Cuma akşamı dönecek. Kadın çok bunalmıştı iyi oldu, biraz dolaşsın arkadaşlarını görsün, havası değişsin garibimin. Bana çok üzüldü çünkü, öleceğim diye ödü patlıyor. Ama ben bu sınavdan da geçeceğimi hissediyorum, hiç ölecek gibi filan değilim çünkü çok şükür. Akşam Hacer geldi, bulaşıkları filan topladı, burasını bu yüzden seviyorum işte, yalnız kalmıyorsun. Bir komşu da bahçesinden topladığı sebzeleri getirdi, ilaçsız tarım ürünleri. Diyetimi büyük bir dikkatle uygulamaya çalışıyorum, ilaçlarımı kullanıyorum, bitkilerimi, meyve ve sebze sularımı içiyorum, akşamları o berbat sarımsaklı sütü bile aksatmadan içiyorum. Kan tahlillerimin iyi gelmesinde bu uyguladığımız beslenme rejiminin büyük bir payı olduğu muhakkak çünkü. Hemen hemen yetişkinlik hayatımda ilk kez olarak sabahları kahvaltı ediyorum, öğlen sebze, akşamları da et, balık ve tahıl yiyorum dönüşümlü olarak. Gün içinde de maydanozdu, üzümdü, kuru kayısıydı atıştırıp duruyorum. Bu gidişle ciddi ciddi kilo alacağım.
Bugün bizi saymak için eve görevli bir kız geldi. Biraz sohbet ettik, kız Yoga öğretmeniymiş meğer. Hemencecik bana bir şey öğretti. Burada bir dernek varmış, Pazar günleri ücretsiz eğitim veriyorlarmış, oraya takılmayı da düşünüyorum ciddi ciddi, çünkü bu Yogaydı, Rei-ki'ydi ciddi ciddi insana iyi gelen şeyler. Her sabah rei ki yapıyorum, yapmadan aşağı salona inmiyorum. Sigara içmemeye çalışıyorum, içsem de çok az içiyorum. Bütün gün kafam bomboş goblen işliyorum iyi geliyor. Akşamları gözüm gobleni görmediği için -ya da ışık az olduğu için diyelim, kendime tığla bir bluz örüyorum ve moron moron televizyonda ne kadar dizi varsa seyrediyorum. İçimi boşaltıyorum böylece. Artık odama da digitürk bağlandı oh değmeyin keyfime, moron moron televizyon seyrederken uyuyacağım artık. Her gece 24:00 itibariyle SVU var bu gönül daha ne ister...
Kitap neyin okumuyorum valla. Canımı sıkacak hiçbir şeye göz ucuyla bile bakmamaya çalışıyorum.

06 Mart 2007

Sağlıklı beslenen kedi!
10 gündür gayet sağlıklı beslenip, her türlü bitki ilacını da içmekle meşgulüm. Dün balcı Cevdet amca da bana yemem için bir şeyler verdi, valla onu bile yutuyorum. Neyse dün yapılan kan tahlillerim iyi geldi. Trombositlerim yükselmiş böylece ilacımı alabileceğim. Yiyip içip yatmaktan başka pek bir şey yaptığım da yok. Kendimi fena hissetmiyorum ama bu kemoterapi sürecini hiçbir şey düşünmeden, sadece yatıp dinlenerek geçirmekte çok kararlıyım. Hiç boşuna kendimi yıpratmayacağım aman şunu da yapayım, aman buna da yetişeyim diye hiç kasmayacağım kendimi ki öyle de yapıyorum. Gündüzleri yatıp nakış işliyorum, geceleri erken yatıp, sabah erken kalkıyorum. Kitap okuyorum ve hiçbir şey düşünmüyorum. Sağolsun ablam bana gayet iyi bakıyor. Kahvaltım yatağıma geliyor, elma sularım zamanında sıkılıyor, bitki ilaçlarım zamanında yapılıyor. Kendimi yıpratmaktan tamamen vazgeçtim artık. Bundan sonra hayat böyle geçecekse de geçecek. Oğlum için nefes alıp vermem bile yetiyorsa, ben de öyle yapacağım. Bu Pazar tekrar gidiyorum İstanbul'a Pazartesi günü kemoterapi ve bir doz da radyoterapi göreceğim. Aslında bacağım ağrımasa, hadi deniz kıyısına gidelim filan diyeceğim ama bacağım beni bayağı bir engelliyor. İşte böyle, life is go on bir yerde. Manyak Pati yanıma kimseyi sokmuyor, her gelene hırlıyor, önümden tepsiyi almaya kalkanı ısırıyor. Geceleri de bana iyice sokularak yatıyor yavrum ya. Yalnız bu sabah bayağı bir abartmış sokulmayı bir uyandım ki, yatağın kenarına sıkışmışım ha düştüm ha düşeceğim yere. Odama daha internet bağlanmadığı için güncelleyemedim siteyi. Bugün arayacağım bilgisayarcıları gelsinler bağlasınlar bakalım, kavuşalım bilgisayarımıza.


View My Stats