Bu kadını kıskanıyorum. Onun gibi yazabilmeyi, öyle bir hayal gücüne sahip olabilmeyi gerçekten çok isterdim. Çevrilen her kitabını okudum, ödüm patlıyor ölecek ve yazamayacak diye. Bu romanı da çok güzel.
Bugün çok sersemce geçti. Hava yağmurluydu, yağmurlu havaları sevmiyorum artık. Sırtımın ve belimin ağrısına bir de pis bir baş ağrısı eklenince iyice keyfim kaçtı. Böyle zamanlarda fena halde yatasım geliyor ama ağrıya teslim olmak iyi bir şey değil. Akşam evdeki bütün odalar işgale uğrayınca (annem salonda İmam diye bir yerli film, Deniz ve Yunus yatak odamda Shrek'i seyrediyorlardı, Erol da çalışma odasındaydı), çareyi mutfağa kaçmakta buldum. Bazen biraz olsun yalnız kalmayı özlüyorum. Deniz uzun zamandır profiterol istiyordu, Emine Beder'in kitabından ona profiterol yaptım. Sabah dolapta bulunca sevinir muhtemelen. Armutlu bir tart ve çatal da yaptım arada. Çatalları biraz ince tutmuşum, tadı çok güzel oldu ama fırından alırken dağıldılar biraz, tartın tadına bakmadım, biraz uyduruk bir şey oldu zaten. Neyse biz yemezsek, cimcime (sokak kedisi) ve benek (sokak köpeği) yer en kötü ihtimalle. Canım sıkkın bugün, ağrı kesiciler de midemi çok kötü yapıyorlar artık, gerçi iki tane parol içtim ama bu ağrıları geçirmiyor.