31 Aralık 2007

HERKESE MUTLU YILLAR...
UMARIM BU YIL BARIŞ YILI OLUR!

28 Aralık 2007

Tomografi sonucu iyi. Tabii nihai olarak Ömer karar verecek. Devlet hastanesindeki doktorun kargacık burgacık yazdığı rapordan bir şey anlamadığım için bir de Nail Bey'e götürüp gösterdim filmleri, o daha önceki tomografilerden beni biliyor. Karaciğerimin daha öncekilere göre çok daha iyi göründüğünü söyledi. Bakalım ne olacak. Ömer bugün telefonda kemoterapiye devam etmekten yana olduğunu ama filmleri gördükten sonra kesin kararını vereceğini söyledi. O ne derse onu yapacağız haliyle.
Önümüzdeki hafta da yemek yiyebilmek hoş olacak.

27 Aralık 2007

Gittim çektirdim tomografiyi. Sonuçlar yarın. Bünye artık alıştı bu işlere, daha önce heyecan, sıkıntı filan yapardım. Şimdi tık yok. Yarın da kemik ilacı var, kanülü çıkarttırmadım kolumdan, on kere delinmeyeyim.
Bugün ilk defa üşüdüm neredeyse. Hava bayağı soğuk. Erken yaktık sobayı yani. Bir kaç gündür netten mp3 indirip, ipod'a yüklemekle zaman geçiriyorum. Şu anda da kulağımda, Blackmore's Night dinliyorum. Yaptım kendime ortaya karışık bir liste. Ahmet Kaya'dan giriyorum. Mozart'tan çıkıyorum. Üstüste aynı şeyleri dinlemekten çok sıkılıyorum çünkü. Zaten oldum olası üsüste aynı şeyleri yapmaktan pek sıkılırım ben. Aynı müziklerden, aynı görüntülerden, aynı satırlardan fenalık gelir hep. Bu deli ruhum değişiklik ister durmadan. Herhalde göçebe atalarıma çekmişim. Bir yandan da münzevi bir hayat sürmek isterim ki bir nevi öyle bir hayatım var. İşte ne demiş ünlü Türk düşünürü Ajda Pekkan “Ekstrem tenakuzlar içindeyim!”

25 Aralık 2007

Neredeyse 10 gündür salak bir nefes darlığı problemiyle uğraşıyorum. Sonunda dokturum Ömerimi aradım. Haliyle, git akciğer rontgeni çektir, kalbinde de bir şey olabilir ona da baktır şeklinde çeşitli direktifler verdi. Önce isyankar hasta kılığında "Hayır efendim, bıktım artık, ne röntgen ne bir şey" şeklinde posta koyduysam da bugün paşa paşa uysal hasta kılığına girdim tabii. Neyse ne ciğerlerde ne de kalpte bir halt çıkmadı.
Bu Fethiye'yi çok seviyorum. Bugün saat 10:00'da hastaneye gittim ve saat 11:00 itibariyle kan tahlilim yapılmış, akciğer röntgenim ve kalbimin de eeg'si çekilmişti. İstanbul'da istediğin kadar tanıdık doktor olsun, bir saatte hastanenin kapısına bile ulaşamassın valla. Sonra da gittik kalbimin ekosunu çektirdik. Bu işlerin hepsini İstanbul'da bir günün içinde yapmak hayal. Nefes darlığının muhtemelen psikolojik olduğunu düşünüyoruz. Sonuç olarak ben de bir insanım. Taksoterin bu kabilden bir yan etkisi var, prospektüsünde yazıyor ama nadir olarak bildirilmiştir diyor. Bilmiyorum artık.
Bayram güzel geçti. Yeğenlerim buradaydı. İlk günün sabahı Şat'a gidip kahvaltı ettik hep beraber. Bir gün Kayaköy'e gidip mangal yaptık ve 2 kilo kadar pirzolayı lüpledik söylemesi ayıp. Bir akşam da hale gidip balık yedik. Onun dışında evde yiyip içip örgü ördük, sohbet ettik. Fotoğraf da çektik ama makinenin kablosunu bulamadığım için koyamıyorum.
İşte günler hastane-ev arasında geçiyor.

19 Aralık 2007


18 Aralık 2007

Cuma günü çok hasta oldum yahu. Geceyi çok kötü geçirdim ve aşırı bir baş ağrısıyla uyandım. Herhalde gece karabasan filan gördüm, ne olduğunu hatırlamıyorum ama çok fenaydı her şey. Baş ağrısına bir de şimdiye kadar olmayan berbat, pis bir halsizlik eklenince hastaneyi boyladım. Yani halsizlik her zaman oluyor ama bu kadarı olmamıştı. Neyse kafa tomografisi çekildi ve temiz çıktı. Ben tabii çektirmem filan diye tutturdum ama beni dinleyen kim? Bir de dekort yedim kendime geldim! Valla 15 kere kemoterapi oldum yahu, doktorumun dediği gibi artık her genç kızın başına gelir böyle şeyler. Bakalım yeni randevu 8 Ocak'ta, 27 Aralık'ta da karaciğerin durumuna bakılacak, eğer istedikleri gibi bir cevap varsa bitirecekler kemoyu. Ben de artık bitsin istiyorum ne yalan söyleyeyim. Yani yeni bir alevlenmeye kadar biraz dinlenmek istiyorum. Neyse, doktorumuz ne derse onu yapacağız. Devam derse kös kös devam edeceğiz.
Cumartesi-Pazar hiç çıkmadım evden. Yattım dinlendim. Bugün biraz daha iyiyim bir de karnımı doyurabilsem tam süper olacak. Neyse bir kaç gün daha aç oturacağız bakalım.
Yarın evde temizlik var, odamdan çıkmayı hiç düşünmüyorum valla. Bayramda yeğenler geliyor, eh ev de bir bayram temizliği istiyor haliyle. Dört gün bayram ev şenlikli olacak hiç değilse. Gerçi kurban bayramlarını oldum olası sevmem, hiç bayram gibi gelmez bana.
Fethiye iki gündür güneşli şükür. Hava da çok soğuk değil. Deniz'in bütün itirazlarına rağmen yakıyorum ama sobayı. İnsan oturunca üşüyor çünkü.

13 Aralık 2007

Döndüm, ama kendimi her zamankinden hasta hissediyorum. Sanırım artık iyice yoruldum bu işten. Bakalım bayramdan sonra tomografi çekilecek ve ne yapılacağına o tomografi sonrası karar verilecek. Doktorum beni biraz dinlendirmek istediklerini söyledi, benim de biraz olsun dinlenmeye ihtiyacım var gibi görünüyor. Bir kaç gün sonra kendimi daha iyi hissedeceğim muhtemelen ama şu an çok yorgunum.

09 Aralık 2007

Kapalı ve yağmurlu bir gün. Geç kalktım yataktan, böyle günlerde her tarafım ağrıyor artık. Geçen sene bir damla yağmur düşmemişti, bu sene maşallah başımızı alamadık. Hava çok soğuk değil hatta neredeyse hiç soğuk değil ama işte güneş yok.
Yarın yine yolcuyum. Bu kış bitmeyecek herhalde bu yolculuklar. Akşam uçaklarının azalması çok kötü oldu, dönüş yolculuğu sabahın köründe oluyor ve bayağı yoruyor beni ama Deniz geçenlerde yokluğumun onu çok kötü etkilediğini söylediğinden beri çok fazla kalmamaya çalışıyorum İstanbul'da. Neyse, dönüşte malak gibi yatıp dinleniyorum nasıl olsa. Her kemoterapi öncesi tutulduğum sinirli ve sitresli halime büründüm yine.
İşte böyle hayatın taşlı dikenli yollarında yürüyoruz nitekim.

06 Aralık 2007

Bizim pilav böyle değildi ama işte buna yakın bir şeydi. Annem geçenlerde Dardar Dede'ye pilav adamıştı, benim SSK işim için. SSK meselesi çözülünce eh adağı yerine getirmek lazım. Biz de bugün konu komşuyu çağırdık pilav-ayran partisine. Sağolsun asortikkrepçim de geldi. Oturduk, yedik içtik, muhabbet ettik. Ben genelde böyle kadınların bol olduğu gün tipi toplantıları pek sevmesem de iyi vakit geçirdim, gelenlerin hepsi sevdiğim insanlardı ondandır. Asortik bana bir sürü hediye getirmiş. Defterler, boncuklar, teşekkür ediyorum tekrar. Çok sevindim.
Bunun dışında kuzenin eviyle uğraşıyorum. Badana, boya, mutfak, marangoz filan. Şu işler bitse de taşınsa o da bir an evvel. Bir sürü plan yapıyoruz, şöyle gezeriz, böyle sürteriz şeklinde. Pazartesi İstanbul yoluna döküleceğim yine. Baktım bundan sonraki kemoterapi tam 1 Ocak gününe denk geliyor ama herhalde o gün yapılmaz, ayın ikisinde üçünde gel filan diyecekler muhtemelen. Aman iyi bari, yemek yiyebileceğim yılbaşı akşamı.

05 Aralık 2007



Esra'nın anısına ,tüm katılanların ve destek olanların ellerine sağlık.Lütfen herkes link versin ve paylaşsın bloglarında.. KEVGİR aralık ayında Sevgili ESRA için...Esra için yazılanlar.. http://esranintaziyedefteri.blogspot.com/

demiş asortikkrep, ben kendisini hiç tanımıyordum ve blogunu da bilmiyordum ama sevgili Zeya'dan ve başka bloglardan genç yaşta öldüğünü öğrendim. Sevenlerinin başı sağolsun.

04 Aralık 2007

Sıkı dizi. Zaten HBO'nun dizileri gerçekten iyi oluyor. Hadi bakalım böyle bir diziyi gel de bu memlekette yap. Dün gece 3. sezonu bitirdik hayırlısıylan, az önce baktım bu gece de var mı diye varmış ama tekrar mı yeni sezon mu bilmiyorum.
Bugün yağmurlu ve kapalıydı hava. Sabahtan hastaneye gittim kan tahlili için. Sonuç iyi geldi şükür. Erken yaktık sobayı, oturdum bütün gün örgü ördüm, çay içtim, börek atıştırdım. Jale sultan bana pırasalı börek açtı bugün. Yeme-içme haftasında her türlü şımarıklığı yapıyorum. Yarın ne istesem acaba?
Fethiye'de kış eğlenceleri başlamış bulunuyor. Patlamış mısır, kestane ve örgü. Kendime bir hırka ördüm güzel oldu. Dün de bir kazak başladım, arkasını bitirdim, önünü de yarıladım bugün. Kalın yünlerle hemen bitiyor. Neydi o eskiden iki-üç numara şişle bir kazak öreceğiz diye bir ay uğraşırdık. Gerçi Fethiye için biraz kalın oluyor ama İstanbul'da giyerim ben de. Kolum da şişmiyor, tek elle örgü örme tekniği geliştirmiş bulunuyorum. Sol elimle sadece şişi tutuyorum, biraz ağır gidiyor ama oluyor, kol da şişmiyor.

03 Aralık 2007


Ehh bir film olmuş. Ne beğendim ne beğenmedim diyelim. Zamanında kitabını da okumuştum ama tamamen unutmuşum, seyrederken onu farkettim. Bugün küçük bir de deprem oldu. Daha dep demeden oldu bitti, hatta ben acaba Dük kaşınıyor da yatağı mı salladı diye düşündüm. Yeme içme haftasına girmiş bulunuyorum, tabii yeme içmeyle beraber bozuk bağırsak haftası da başlamış buluyor ama hiç umurumda değil valla. Artık bir hafta ne gelirse önüme lüpleyeceğim. Jale sultana yemek listesi verdim, dolmalar, börekler, beğendiler şeklinde. Dört kilo alıp giderim İstanbul'a, sonra gelip hepsini veririm. Doktorum telefonda kemoterapiyi uzatmaya karar verdiğini söyledi. İlaçlardan birini çıkarıp iki ilaç devam edelim diyor. Ben de tamam dedim, gittiği yere kadar gitsin bakalım. Ben zaten tahmin ediyordum uzatma kararı çıkacağını. Yan etkileri olabilecek en azıyla atlattığım için devam ediyorlar. En büyük şansım midemin bulanmaması oldu ama benim zaten öyle çabuk bulanan bir midem yok, hamileyken bile hiç bulanmamıştı midem. Halbuki kadınlar üç ay öğürüp böğürüp kusmaktan bir hal olurlar hamileyken, ben bir kere bile kusmamıştım. Galiba bir de öyle kolay kolay tiksinen bir insan değilim. Çoğu kadının bakamadığı iğrenç şeylere bakarım yani. Doktor olsam cerrah olabilirdim. Zaman zaman Reality TV'deki ameliyat programlarını bile seyrederim. Deniz, seyrettiğim bu tür şeyler yüzünden bana satanist bile diyor valla. Öyle miyim bilmem ama bu huyum en sevdiğim huyum oldu, geliştirmek niyetlisiyim aynı zamanda hani daha sağlam bir mideye kavuşmak maksadıylan yoksa başka bir maksadım yoktur.


View My Stats