
Sabahtan kan tahliline gittim, düşündüğüm gibi kanım düşük bayağı ama ilaçları almama engel olacak kadar değil. Yorgunluk dışında bir şey yapmıyor kan düşüklüğü ama yorgunluk da yetiyor insana bir yerden sonra.
ABD'de yapılan bir araştırma kemoterapi gören hastaların, odaklanma, hatırlama ve aynı anda bir kaç işi birden yapabilme sorunları yaşadığını ortaya çıkarmış. Kemoterapi ilaçları beyin kimyasını da etkiliyormuş çünkü. Eh etkiler, her bir yeri etkiliyor da beyin kimyasını niye etkilemesin yani. Bunu www.kanseregulumsemek.org adlı bir sitenin forum sayfalarında okudum. Bence doğru bir araştırma olmuş çünkü ben de epeydir, hafıza ve odaklanma sorunları yaşıyorum ciddi ciddi. Kafa böyle bir dünya halk dilinde söyleyecek olursak hani yani. Niye her şeyi unuttuğumu merak eden aile efradına da okutmak lazım bu araştırmayı tabii. Benden artık bazı konularda ne köy olur, ne kasaba, buna alışmaları lazım bir an evvel.
İşte geçenlerde Birgün'de yayınlanan yazım. Bakalım yenisini ne zaman yayınlayacaklar.
Karnım aç, karnım aç... Saat 18:00, bir sürü şey pişiresim var ama üşenmekten de ölüyorum aynı zamanda. Portakal Ağacı'na bakıp, şunu mu yapsam bunu mu yapsam diye yalanıp duruyorum bir yandan. Dur bakalım şimdi mutfağa gideyim ve bir şeyler yapmaya çalışayım. Ya bu kan iğneleri ya da içtiğim vitamin (Macaristan'dan geldi, oldukça faydalı bir eser) sayesinde midir nedir hiç bu kadar açlık çekmemiştim yahu. Ağzımın içi leş gibi, hem açım hem de bir halt yiyesim yok. İmdat diyorum başka da bir şey demiyorum hani yani...
Eve döndüm. Doktorum Ömerim, kemonun 2 tane daha uzayacağını söyledi. Böylece kaldı bir derken kaldı üç diyeceğiz artık. Toplam sekiz tane yapacaklar, sekiz tanenin sonunda bir tomografi çekilecek ve duruma göre uzatmaya ya da kesmeye karar verecekler. Sekizde bırakacak mısınız yoksa allah ne verdiyse mi dedim Ömere, sen tolore etmeye devam ettikçe allah ne verdiyse olabilir dedi valla.
Anneler Günümüz kutlu ve de mutlu olsun. Oğlumdan bir parfüm geldi, pek hoşuma gitti. Her ne kadar "Efendim tüketimi artırmak için icat edilmiş bir gündür" filan diye ahkam kessek de insan bir hediye, bir çiçek filan bekliyor işte. Yarın yine İstanbul yollarına döküleceğim. Beşinci kemoterapiyi de ifa edeceğiz bakalım. Bitiyor artık filan diye düşünüyordum ama muhtemelen iki üç tane daha yapacaklar, bakalım, herhalde altıncıdan sonra da bir tomografi çekilecek ve o zaman devam edip etmemeye karar verecekler.
Bugün Birgün gazetesinde bir yazım yayınlandı. Uzun zamandır basında yazım çıkmıyordu, gördüğümde acayip sevindim, mutlu oldum. Yazıyı buraya da alıyorum.
Bugün gittim kendime taksitle bir laptop aldım, rahat ettim. Artık sandalyede oturmak zorunda olmamak güzel. Bilgisayarla olan bağlantım kopmuştu resmen, neyse iyi oldu. Bayağı da güzel bir alet. Hoşuma gitti çok.
Kemoterapi'den döndüğümden beri acayip hastayım. Köhür böhür öksürüp duruyorum, neyse sorun sadece boğazımdaymış, ciğerlerimde bir şey yokmuş. Günlerdir kafamı kaldıramıyorum yahu, ne mikropsa artık. Bağışıklık da düşüyor haliyle, neyse bugün az biraz daha iyiyim, antibiyotik içiyorum mecburen. Öksürmekten yoruluyor insan, resmen karın ve bel kaslarım tutuldu. Günlerdir yatakta yatıp öksürmekten başka bir şey yapmadığım için yazacak bir şey de yok haliyle. Memleketin hal-i pür melali konusuna hiç girmek istemiyorum çünkü acayip sinirim bozuluyor (yeğenim küçükken sinirliyim bozuluyor derdi). Neyse gitsinler bakalım seçime, AKP daha da güçlenerek çıkmazsa bu seçimlerden ben de kel olayım! O zaman ne bahane bulacaklar bak onu da merak etmekteyim hani yani! Aslında atılan darbe çığlıklarına en güzel cevabı komşum verdi geçenlerde "Ben o günleri yaşamadım ama hem o günleri yaşayıp, hem de darbe isteyenlere çok kızıyorum" dedi. Gayet güzel bir biçimde ifade etti bana kalırsa durumu, fazla söze gerek yok yani.